Kardeşler bundan böyle
Saflığınız, gücünüz ve soylu hikâyenizi
Çocuklar bilsin, kadınlar bilsin, yaşlı adamlar bilsin
Umutsuz kalmış herkese ulaşsın hikâyeniz
Kükürt dumanlarıyla kaplı maden ocaklarında
Çıksın hayvanca merdiveninden köleliğin
Yazsın adınızı ve acı savaşınızı
Yıldızlar, buğday başları Kastil’in ve evrenin
Yazsın kırmızı bir karaağaç gibi güçlü ve topraktan zaferinizi
Sizin özverinizle doğdu
Yitik inançlar yeniden
Hiç olmuş yürek, yeryüzünde güvenlik
Sizin gücünüz, bereketiniz, soyluluğunuz
Ve sizin gücünüz, bereketiniz, soyluluğunuz
Ve sizin ölülerinizden ve sanki
Kandan yapılmış kayalarla kuşatılmış ve vâdiden
Umudun ve çeliğin güvercinlerinden
Akar korkunç, ulu bir nehir
Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.
Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı.
Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü,
parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu günlerini
artamayan eksilmeyen bir
Dünya daralıyor
Bugün Dünya Anadil Günü.
Her iki haftada bir, dünya üzerinde bir dil ölüyor.
Bitki ve hayvan çeşitliliğinde olduğu gibi, insani sözleri kaybettiğinde de dünya daralıyor.
Dünyanın bir ucundaki Tierra del Fuego'daki (Ateş Toprakları) Onas yerli kabilesinin son temsilcilerinden biri olan Angela Loij 1974'te öldü; böylece o dili konuşan son kişi de.
Angela tek başına şarkı söylerdi; artık kimsenin hatırlamadığı o dildeki şarkıları başka kimse için değildi.
"O gitmiş olanların
ayak izlerini takip ediyorum.
Yitik bir haldeyim."
Eski zamanlarda, Onas yerlileri birçok tanrıya tapıyorlardı.
Baş tanrının adı Pemaulk'tu.
Pemaulk "sözcük" anlamına geliyordu.
Bell erkek kardeşler, aslında Bronte kız kardeşlerdir.
Onlar aslında kadın
1847 yılında yayınlanan üç roman İngiliz okurlarını derinden
etkiledi.
Ellis Bell'in Uğultulu Tepeler adlı romanı tutkulu bir aşk ve intikam romanıdır. Acton Bell'in Agnes Grey adlı romanı aile kurumunun ikiyüzlülüğünü gözler önüne serer. Currer Bell'in Jane Eyre adlı romanıysa, bağımsız bir kadının cesaretini göklere çıkarır.
Bu yazarların aslında kadın olduklarını kimse bilmez. Bell erkek kardeşler, aslında Bronte kız kardeşlerdir.
Emily, Anne, Charlotte adındaki bu kırılgan bakireler, Yorkshire bozkırlarındaki yitik bir köyde şiirler ve romanlar yazarak yalnızlıklarını hafifletmektedirler. Edebiyatın erkek egemen hükümdarlığına izinsiz giren bu kız kardeşler, eleştirmenler cüretlerini affetsinler diye erkek maskesi takmışlardı, ancak eleştirmenler onların "kaba, ham, terbiyesiz, vahşi, hayvani, ahlaksız" eserlerini yerden yere vurdular...