Kitabı kısaca özetleyecek olursak, Buck isimli köpeğin şahsında bütün bir insanlığın varoluş ve mücadele hikayesi diyebiliriz. Sevdiği insanlardan kopartılan bir canlının farklı bir dünyaya adapte olma çabası, yeni bir hayata adım atması ve belki de gerçek hayatla yüzleşmesi.
Bir anda değişen bir hayat nelere gebedir, yaşantımız bize ne gibi sürprizler hazırlamış olabilir ancak yaşayarak görebiliriz. Herşeyin süt liman gittiği bir ortamdan kendini ispata ve özelliklerini keşfe doğru yol alan bir hikaye bu. İçindeki sevgiyi ve mücadele ruhunu hiçbir zaman kaybetmeyen, yaşadıklarını olumlu yönleri ile görerek mutlu ve layık olduğu sona doğru adım adım ilerleyen Buck, hepimizin hayatında beliren kesişme noktaları ile karşılaşıyor.
Acımasız doğa ve insan unsurunun elinde şekillenen ruhu ile Buck, bir köpekten çok bize hep karşımıza çıkan bir olguyu işaret ediyor.
Jack London kitaplarını okurken bir yandan derin bir ızdırap duyarken, diğer yandan özdeşleştiğiniz karakterin yardımı ile kendi hayatınızda mücadele ruhu kazanıyorsunuz.