Birden içlerinden biri bir marş söylemeye başlar. Biraz sonra yavaş yavaş diğerleri de bu marşa katılırlar. Hepsi toparlanır. Artık gerilmiş yay gibidirler. Hücum emri verilir. Siperden fırlarlar. O gün yüzbaşı ile birlikte hepsi orada şehit olur. Sadece Azman Dede sağ kalabilmiştir. Her Çanakkale’yi anlatışta: “Yüzleri hâlâ gözlerimin önünde.” diye ağlar dururdu.
Tanrısal ışığın henüz yeryüzüne inmediği,
Karanlığın kopkoyu olmadığı, ama geceyi hafif
Bir ışımanın araladığı, insanların uyandığı
Ve alacakaranlık adını verdiği saatte ıssız Thynias
Adası’nın limanına vardılar ve yorgun argın karaya
Yanaştılar. Karşılarında Lykia’dan yola çıkarak
Kalabalık Hyperboreia* halkına gitmekte olan
Leto’nun oğlunu
Sayfa 68 - * Bistonialılar Trakya’da yaşayan bir boydu. ** Delphyne, Delphoi’de Apollon’un ele geçirdiği eski tapınağın yanındaki çeşmenin üzerindeki gözcüydü. *** Korykia Parnassos Dağı’nda bir mağara, Pleistos ise Delphoi yakınlarındaki bir dereydi. **** Özgün met
Bir eşer var idi zâif ü nizâr
Yük elinde katı şikeste vü zâr
Zayıf bir eşek vardı
Yük çekmekten anası ağlardı
Gâh odunda vü gâh suda idi
Dün ü gün kahr ile kısuda idi
Sinirleri yay gibi gerilmişken gülümsemesi, neşeli görünmesi gerekiyordu, bu sahte neşenin ne çabalara mal olduğunu, kendine hâkim olmak için her gün nasıl kahramanca bir güç harcadığını kimseler anlamıyordu.
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran