El falı: onyedinci yüzyıldan sonra çingenelerin geliştirdikleri bir fal şekli. Kadınlar için sol, erkekler için sağ el. 1. Ev-koç-baş parmak: ihtiras cesaret 2. Ev-boğa-venüs tepesi: (baş parmak hizasından elin bilekte bitimine kadar): aşk, dostluk. 3. Ev-ikizler-venüs tepesi: aşk, dostluk 4. Ev-yengeç-ay tepesi: (venüs tepesinin karşısında,
Hiçbir yeni düşüncenin bu yurda girmesini istemiyor. Aman bu yasaklar gereksizdir, işe yaramaz, bizi öldürüyor. Siz bu vatanı sevmez misiniz, siz bu toprakların çocukları değil misiniz? Kim anlar, kim dinler... Kabile düzeniyle devlet idare edilir mi? Türkmen kabileleri çok uzakta kaldı. Etmeyin eylemeyin... Bizim atalarımız, diyorlar da bir şey demiyorlar... Var olsun, sağ olsun sizin şanlı atalarınız. Onlar iyiymişler, hasmışlar ya, bu çağda sökmezler... Adam anlamıyor, ya da anlamak işine gelmiyor, elinde ok yayla, yalın kılıçla Altaylara gidip atalara karışacağı üstüne destanlar düzüyor. Arkadaş, ok, yay, yalın kılıç atalarının zamanında kaldı. Şimdi atom var. Atalarının devrinin düşüncesi, atalarının kılıcıyla birlikte, kodu da gitti. Şimdi atom çağıdır. Ataların çağında elde kılıç gider, Altaylarda teke tek dövüşürsün... Dövüşmenin, adam öldürmenin kutsallığını da yayarsın. Şimdi adam öldürmek kutsaldır dersen, senden iğrenirler. Harbetmek güzeldir dersen seni kınarlar, yabanıl derler, kan içici derler. Savunma kutsal, ama saldırma değil. Atom çağının getirdiği barıştır, sevgidir. Başka çare de yok... Anlamazlar, anlatamazsın... Bunlar insan soyunun ahmakları...İyi olacak, iyi olacak...
Reklam
KAVALA DESTANI
1 Töreyi penah bilmişiz Altay'ı dergah bilmişiz Bir geyik boynuzu bir bozkurt başı Gül Kam'ın elinde son "yada taşı" Sicim gibi gökten boşanan yağmur La ilahe illallahla inen nur Tekbirlenen palalarda od yanar Savrulanlar sanki birer zülfikar Sadaklar boşanır yaylar gerilir Her okun ucuna bir gül verilir Gül atarlar akıncılar
Günümüz Türkçesiyle.
Bir eşer var idi zâif ü nizâr Yük elinde katı şikeste vü zâr Zayıf bir eşek vardı Yük çekmekten anası ağlardı Gâh odunda vü gâh suda idi Dün ü gün kahr ile kısuda idi
Hizmet Burada, Ücret Orada!
Suffa Mektebi’nin gözde muallimlerinden olan Ubâde b. Sâmit anlatıyor, diyor ki: “Ben Ashâb-ı Suffa’da olan bazı kardeşlerime Kur’ân okumasını ve yazı yazmasını öğretirken, bu talebelerimden biri bir gün bana bir yay hediye etmişti. Çok güzel bir yaydı. Hediyesini kabul ettim. Kendi kendime dedim ki: ‘Öyle çok kıymetli bir mal değildir bu… Hem ben onunla cihada katılır, Allah yolunda ok atarım.’ Bunu dedim ama yine de içime bir sıkıntı düştü. Acaba bu hediyeyi almakla iyi mi yaptım, kötü mü yaptım diye… Dayanamadım birkaç gün sonra Efendimiz’in (sas) huzuruna gittim ve O’na başımdan geçeni anlattım. Bir anda Efendimiz’in (sas) yüzünün rengi değişti, ben kızdığını anladım, o anda dedi ki: ‘Eğer boynuna ateşten bir halka takmayı arzu edersen, onu kabul et.’ Bu sert uyarıyı duyar duymaz koştum eve, yayı aldım ve sahibine iade ettim. Bir daha da ilim tedrisatında bana verilen hediyeleri asla kabul etmedim.” [Ebû Dâvûd, İcare, 37]
Sayfa 106Kitabı okudu
EVET SAYIN OKURLAR, ATTAR DA #LOVEWINS DIYOR
Bütün âleme hükmeden bir padişah vardı. Buyruğu yedi iklimde de yürürdü. Buyruk yürütmede adeta bir İskender’di. Kaf’tan Kaf’a bütün âlem onun askeriydi. Şanı, şerefi ayı gölgede bırakmıştı. Ay, o yüceliği görüp yüzünü o tapının toprağına vurmuştu. Bu padişahın bir de yüce, akıllı, en ince işleri bilir veziri vardı. O itibarlı vezirin bir oğlu
Reklam
90 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.