her şeyin bir sonu var aslında. sona yetişmek için koşuşturuyoruz. tek merakımız o sonda bizi nelerin beklediği. koştukça bir endişe kaplıyor içimizi. bir tarafımız durmak istiyor, daha yavaş adımlarla yaklaşmak, bir tarafımız ise daha alelacele... sona yaklaştıkça o eski merakımızdan eser kalmıyor. bir an duraksayıp arkaya bakıyoruz. içimizden anı diye uydurduğumuz bir şey fışkırıyor. sonra o anıları yad ediyoruz. o kadar hızlı ilerlemenin çok da iyi bir durum olmadığını idrak etmeye başlıyoruz. daha yavaş adımlarla ilerlemenin daha doğru olduğunu düşünerek, adımlarımızı kısaltıyoruz. fakat bir de bakıyoruz ki sona yaklaşmışız. bu kadar hızlı sonumuzu nasıl hazırladığımızın düşüncesine kapılıyoruz. geçmiş adımlarımıza baktığımızda bir o kadar hızlı olduğumuz aklımıza geliyor. yine geriye dönüyoruz. yine anı denen o belanın saldırısına uğruyoruz. duraksamak istiyoruz ama mümkün değil... hepimiz sonumuza yetişmek için koşuşturuyoruz. her adımımız ,düşünmeden attığımız o adımımız, sonumuza sirayet ediyor. bir o kadar hızlıyız, bir o kadar alelacele. sonumuz ise anılar çöplüğü ve pişmanlık...