Ben, o vakitten beri kendimi bu ananın oğlu ve bu evin çocuğu olmağa layık bulamamaktaydım. Her mektep dönüşünde evimizin kapısından içeriye bir sığıntı gibi giriyor; hele anneme görünmekten, anneme yaklaşmaktan adeta çekiniyordum. Diyebilirim ki bende tam manasıyla bir eksiklik vehmi hasıl olmuştu. Bir eksiklik vehmi mi? Hayır; ben iki türlü eksiklik vehmi arasında çarmıha gerilmiş gibiydim. Evde, okuldaki, daha doğrusu, dışarıdaki hüviyetimden, dışarıda ise evdeki hüviyetimden -yani asıl benliğimden- utanıyordum.