şu üslûba bak
yaptığım yorumdan sonra başka bir iletimin altına şöyle yorumda bulunmuş. başkalarına yobaz diyeceğine git bir psikiyatriste tedavi ol, normal bir ruh hali değil bu.
Alaska Di
Alaska Di
seni şimdi şikâyet ediyorum. başka kullanıcılara sürekli salça olmaktan başka hiçbir halta yaramayan şu klinik vakayı sizler de şikâyet eder misiniz lütfen?
1000Kitap
1000Kitap
bu embesilin yorumunu sildim bu arada, iletimi kirletmesin diye.
Bir dindar hakkında gevezelik eden yobaz, engerek ve mavi bongar yılanlarından daha fazla zehir saçar…
Sayfa 784Kitabı okudu
Reklam
Yobaz şeriatçılar bizlere şeriat dini’nin batıl i’tikadlere ve hurafelere asla yer vermediğini, putperestliği yok ettiğini bildirirler. Fakat bizlerin haberimiz olmadan halk yığınlarına Ka’bedeki "Kara taşı" öpmenin ya da şeytanları taşlamanın, iki tepe arasında yedi kez koşuşmanın kerametinden tutunuz da Muhammed’in bizzat uyguladığı "tükürüklü ve tükürüksüz üfürükçülük" usullerine, "sağ’ın sol’a fazli’na", tek sayıların kutsallığına, def-i hacet’ten sonra temizlenirken tek sayıda kerpiç ya da taş kullanmanın dinsel gereğine benzer nice şeyleri şeriat verileri olarak öğretirler.
En çok söylenen Cumhuriyet tarihi yalanlarından biri "Vahdettin hain değildir!" yalanıdır. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndaki büyük rolünü küçültmek isteyenlerin söylediği bu kuyruklu yalan, aslında tipik bir "yobaz yalanıdır". Sözüm ona "dinsel gerekçelerle" Osmanlı'ya sahip çıkan "cumhuriyet karşıtı yobazların" üretip dillerine doladıkları bu Kurtuluş Savaşı yalanı, "resmi tarih eleştirisi" adı altında topluma enjekte edilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasındaki politikası nedeniyle 1922 yılında TBMM tarafından resmen hain ilan edilen Padişah Vahdettin, kendisinin bile tahmin edemeyeceği şekilde, zaman içinde parlatılarak, bugün neredeyse Kurtuluş Savaşı kahramanı haline getirilmiştir.
Annem de aşırı bir dindar değildi. Yalnız Ramazan gelince bizim eve (her eve) bir dindarlık gelirdi. Biz çocuklar için bu bir eğlence oluyordu. Çünkü, bizi gece sahura kaldırmalarını sıkı sıkı tenbih ettiğimiz halde kaldırmazlar, fakat biz tencere, sahan, tabak seslerinden uyanır, yalancıktan sahura katılırdık. Annem: "Size farz değil" diye direndikçe bu kez: "Anne, sahur (sic) [farz] nedir?" diye tutturur, zavallının iflâhını keserdik. Onlara din ödevi gelen bir iş bizim için bir eğlence olan yaştaydık. Annem namazdan çok Kur'an okumaya meraklıydı. Arapça bilmediğinden okuduklarının anlamını bilmezdi, ama gerekli olan anlam değildi ki. Okuduklarının anlamını bilseydi, belki hiç Kur'an okumaya kalkmazdı. Anlamı bilinerek okunan bir Kur'an'ı anlamak daha yüksek düzeyli bir eğitim ister. Okuldan eve geldiğimiz zaman, annemin ev işlerini bitirip namaz bezini başına koyup, gözlüklerini takmış mırıl mırıl okuduğunu görürdük. O da aşırı yobaz değildi. Bir kez gece misafirliğine gittiğimiz bir yerde yatsı zamanı gelince kadınların çoğu bir odaya namaz kılmaya gitmişlerdi. Aralarında babamın kız kardeşi olan ve Ayasofya'nın başimamının eşi olan Nazenin Hanım da vardı. Namazdan döndükten sonra kocasının imamlığından nefret eden Nazenin Hanım: "Aman, bu namaz da başbelası, kim çıkarmışsa bunu başımıza" deyince annem: "A kadınım, dedi, senin namazının artık beş paralık değeri kalmadı. Üstelik günaha da girdin. Daha sonra kılamaz mıydın?" dedi. Zavallı Nazenin Hanım! Onun üzerine bir kitap dolduracak kadar çok, yarı komik, yarı trajik anılarım var.
Sayfa 30 - GİRİŞ Gençlik Yılları - Niçin ve Neyi Yazıyorum? 1Kitabı okudu
“Müslümanlara yobaz denilmektedir. Böyle denilmeyecek olsaydı, modernleşmeye çalışanlara 'gâvur' demek kaçınılmaz hale gelecekti.”
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.