Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Orhan Pamuk’un ikinci kitabını okumuş bulunmaktayım. Öncelikle bu kitabı çok beğendiğimi belirteyim. Mevlüt Karataş Beyşehirli İstanbul’a göç eder sonrasında babasıyla beraber sokaklardan yoğurt satar boza satar o aslında bozacıdır ve kıyamete kadar da boza satacaktır. Mevlüt çok saf çok temiz çok dürüst. Mevlüt’ün gözünden İstanbul’un 1960-70 den başlayarak nasıl değiştiğini gecekonduların yerini nasıl apartmanların aldığını kültürünün değiştiğini okuyarak üzülüyoruz. Mevlüt Semihaya aşıktır 3 yıl ona mektup yazar kaçırmak ister ama amcaoğlu Süleyman ona oyun oynar ve Seniha’nın ablası rayihayı kaçırır afallar aldatıldığını bilir ama susar sever rayihayı ve hep iyi ki der iki kızı olur rayiha daha 30 unda hamileyken ölür. Mevlüt iki kızıyla kala kalır. Döner dolaşır samiha ile evlenir ben onunla evli kalmaya devam eder. Aslında tam anlatamıyorum aktaramıyorum bu hikayeyi. Mevlüt’ün samimiyeti dürüstlüğü sevdası çok başka. Onun gözünden İstanbul’un sokaklarında gezip boza satmak bambaşka. İyi ki okumuşum seni. İyi ki Mevlüt Karataş ile tanışmışım. Teşekkürler Orhan Pamuk.
#kafamdabirtuhaflık
#orhanpamuk
##Anadolu köyünden babası ile İstanbul'da çalışmaya gelen Mevlüt'ün, hayatını anlatan aşk, acı, geçim derdi, siyaseti içinde barındıran harika bir kitap.
##Mevlüt; babasının ve tüm sülalesinin mesleği olan yoğurt satmak ve bir yandan okuluna devam etmek için İstanbul'a gelir.
##Yoğurtçulukla başlayarak boza,
Veli ve Tutkusu. R. Lamia Göçgün. Yayım yılı 2020.Sokak Yayın Grubu. 504 sayfa.
Çocuk Romanı.
Eğitimci Yazar R.Lamia Göçgün, 1947 Sinop - Boyabat doğumlu. İlk ve Orta okul eğitiminden sonra Sinop Kız Öğretmen Okulunu bitirdi. Çeşitli köy okullarında öğretmenlik yaparak emekli oldu. Çalıştığı sürelerde, yaşamın gerçekleriyle sık sık yüz yüze geldi.
Dikenli tellerden kitap yapmışlar.
Piçlerin hayatla, varoluşla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır. Hayal kırıklıkları hayat kırıklıklarına dönüşür ve piçlerle hayat sonsuza dek ayrılırlar. İmparator bir HİÇ olmaktansa onurlu bir PİÇ olmak da her zaman tercih meselesi değildir!
Yine bir Hakan Günday eseri, yine o tanıdık son. Varoluşu, hayatı
Sene 1963, Hasan ve Mustafa adlı iki kardeş Konya, Beyşehir'den çalışmak için İstanbul'a gelirler. O zamanlar kuş uçmaz, kervan geçmez İstanbul'un tepelerinden birinde bir arsa çevirip, içine bir gecekondu yaparlar. İki kardeş gündüzleri yoğurt, geceleri de boza satarak para kazanmanın gayretindedirler. Hasan akıllı, zeki bir adamdır, kısa bir süre sonra köyde bulunan iki oğlunu da hem okumaları hem de hep birlikte çalışmaları için İstanbul'a yanına alır. Mustafa ise huysuz ve çabuk sinirlenen bir adamdır ve iki kardeşin hem araları hem yolları ayrılır. Böylelikle romanın ana karakteri Mevlut İstanbul'a babası Mustafa efendinin yanına gelir. Hem okur, hemde babası ile birlikte yoğurt ve boza satmaya başlar.
1969 ile 2012 yılları arasında hem Mevlut'ün yaşamına, hemde değişen, dönüşen, gittikçe büyüyen İstanbul'un tarihine tanık oluyoruz. Bu süreç romanın pek çok kahramanın ağzından anlatılıyor.
Kısacası ben kitabı çok beğendim. Sağlıcakla ve kitapla kalın.
Masallar
Ateş böceği ile Karınca Hikayesi
Simurg'un Hikayesi
Kuyuya Düşen Eşek
Sağır Kurbağa
Anne Balık ve Yavruları
Anna Karenina
🌬Fırtına Çıktığında Uyuyabilmek
Deniz Kızı ve Yaşlı Balıkçı
Başarı Perspektifinden Masallarla Kariyer ve Giriş YolculuğuZeliha Tekin · Dora Yayınları · 20201 okunma
Hello semua orang! (Bugün Malay dilinde) Nasılsınız canlar? Bana soracak olan olursa bu defa iyi değilim kendimi birazcık beceriksiz hissediyorum. Dün ilk defa yoğurt mayaladım ama tutmadı. Bugün de yemek yapayım dedim, hem pişmedi hem dibi yandı. Dibi yanan düdüklüyü kurtarmaya çalışırken olanlar yetmiyormuş gibi kolum yandı Oturdum 5 yaşındaki
264 syf.
·
Puan vermedi
Herkes helal kazanç için çalışıyor, gecemizi gündüzümüze katıp ailemiz için çabalıyoruz. Herkes rızkının peşinde kuş misali...
Helalinden kazanıp, haram lokma mı yiyoruz acaba??
Çocuklarımız neden bu kadar söz dinlemez oldu?
Yediklerimizin hilkate, karaktere etkisi nedir?
Paketli gıdalar bizlere ne yapıyor?
Hazır peynir, yoğurt, süt, reçel vs hepsinin zararlı, en önemlisi şüpheli gıda olabileceğini biliyor muyuz?
Paketli gıda sadece çikolata ve cipsler mi? Meyvesuyu, yumurta, bulyon, kısacası seri üretime geçmiş endüstriyel gıdalardan hangileri şüpheli, hangileri haram?
Katkı maddelerinin kodları ve içerikleri neler?
Bu soruların cevapları, hatta çok daha fazlası istatistiksel olarak belirtilerek, üzerinde çok fazla çalışma yapılarak hazırlanmış mükemmel bir kitap. Keşke her 'MÜSLÜMAN' okusa...
Çünkü yediklerimiz ibadete de etki eder, çocuklarımıza yedirdiklerimiz huyuna kadar etki eder. Sağlık kitabı değil aslında bu, fakat bu 'hilkate etki eden paketli gıdaları' almayarak aslında sağlığımızı da korumuş oluruz.
(Bu harika kitap için tek eleştirim şu, margarin konusu daha uzun ve detaylı işlenebilirmiș.)
Ey Yaratan, ben mi istedim, çamurumdan
Beni, insanı yoğur diye, ben mi yakardım sana
Karanlıktan beni çıkart diye?
Kayıp Cennet’ten
Frankesnstein sinema imgesiyle bilinen bir tipleme öncelikle sinemada yaratılandan çok daha farklı bir hikâyeyle karşılaştığımı söyleyebilirim. Gerek lirik anlatımıyla gerek göndermeleriyle yoğun romantik edebiyat içerisinde değerlendirebileceğimiz bir yapıt çıkıyor karşımıza. 19. yy. da küçümsenen ucuz korku hikayelerine yüksek edebiyat verme eşiği olarak görülür bu bağlamda dolayısıyla kitaba bilimkurgu- korku beklentisiyle başlayanlar bambaşka bir hikaye bulacaklardır.
Yine bilinenin aksine yaratığa yüklenen Frankenstein ismi yaratıcı olan Victor Frankensteine ait.Kitapta onu yaratık canavar iblis olarak tanıyoruz. Mary Shelley asıl hikayeyi de bunun üzerine kuruyor bir tanınma bir isim isteme üzerine. Frankestain bir bilimkurgu olmasının ötesinde yaratılış mitini anlatıyor. Victor bir canlı yaratıyor yarattığını beğenmiyor görüntüsünden korkup onu terk ediyor. Bir isim dahi verilmeden terk edilen yaratığın tanınma arzusunu insanlardan saklanmasını yalnız kalışını yaratıcısıyla olan hesaplaşmasını ele alıyor. Kendinizi bir anda korkunç cinayetler işleyen canavarla empati kurarken buluyorsunuz bu yönüyle çok insanî bir roman Frankestain ertelemeden okuyun diyorum.
