"Annenle baban kötü. Ablanın ilgi çekecek bir derinliği yok ve ben evimden nefret ediyorum. Orası çok karanlık. Ama sen dans ederken her şey ortadan kayboldu. Dünyayı daha güzel hale getirdi. Bunu sevdim."
Türkçe Geo dergisi ikinci sayısında, ‘vazgeçmeyi bilenler’ başlığıyla bir dosya yayınlamıştı. Daha önce başka bir kitapta ilgi çekici öyküsünü okuduğum dolar milyoneri Zell Kravinsky, buradaki söyleşisinde, “Evsizler varken kimsenin iki eve sahip olmasına gerek yok” diyordu. “İnsanları sevmek genellikle ailede başlar derler. Ama bence genellikle ailede de bitiyor.” İnsanların yalnızca kendilerini, ailelerini ve yakın çevrelerini düşündüğü bir dünyada, varlığının önemli bir kısmını yoksullara ve tıbbi araştırmalara hibe eden kahramanımız, bununla yetinmemiş, bir de böbreklerinden birisini herkesin şaşkın bakışları altında siyahî bir hastaya bağışlamıştı. Kravinsky, “İnsan iyi bir şey yapmak istediğinde bunu hemen yapmalı, çünkü bencillik duygusu hemen geri gelebilir” diyordu.
Buna ilaveten, ancak bir araya geldiklerinde birbirini ortadan kaldırma ve yok etme durumunda olan iki şey birbirinin zıttıdır. Zıtların her birinin tabiatı öyledir ki, içlerinden birinin yokluğu, her yerde diğerinin varlığını gerektirir.
Rekabet, hırs, ticari hedefler, lüks yaşamlar sürekli bilinçaltımıza empoze edilerek özendiriliyor. Farkında olmadan bir yarışa ve rekabete sürükleniyoruz.Telefonumuz, kıyafetimiz, arabamız, işimiz, imkânlarımız ihtiyacımıza yönelik değil, başkalarınınkinden daha iyisi olmasına yönelik...Bize hakikat dışında birçok masal uyduruluyor. Ne düşünmemiz gerektiği zihinlerimize planlı bir şekilde sokuluyor. Biz de yaşamamız gereken hakikati yaşayamadan sistemi enerjimizle destekleyerek yok olup gidiyoruz... Ziyanda bir yaşam...