Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Catherine, "Yarın düş gördüğümü sanacağım!" dedi. "Seni bir kez daha gördüğüme, sana bir kez daha ellerimi dokundurduğuma, seninle bir kez daha konuştuğuma mümkün değil inanamayacağım. Ama, insafsız Heathcliff! Sen böyle karşılanmaya yaraşır biri değilsin. Üç yıl ortadan kaybol, hiç sesin çıkmasın, beni bir kez bile aklına getirme de ! .. " Heathcliff, "Senin beni aklına getirdiğinden biraz daha çok," diye sitem etti. "Evlendiğini az bir zaman önce öğrendim, Cathy. Aşağıda, avluda beklerken kendi kendime şöyle düşündüm: yalnızca yüzünü şöyle bir görmek, belki de şaşkın bir bakış ve yapmacık bir sevinçle karşılaşmak, ondan sonra da Hindley'yle kozumu paylaşmak; son olarak da kendimi öldürerek işi yasalara bırakmamak! ... Beni karşılayışın bütün bu düşünceleri kafamdan sildi; ama bir dahaki sefere beni başka türlü karşılamaktan çekin! Yok, yok, beni artık kovmayacaksın. Benim için gerçekten üzüldün, öyle mi? Doğrusu, üzülecek kadar da vardı. Son kez sesini duyduğumdan beri çok çetin bir hayatım oldu. Beni bağışlamalısın, çünkü yalnız senin için çabaladım!"
Reklam
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Mustafa Kemal (Yarbay) - Enver Paşa ( Harbiye Nazırı) kısa dialog (1914)
Mustafa Kemal ısrarlarla vė âdeta emir almadan Sofya'dan Istanbul'a dönmüş, orduda vazife almaya gelmişti. harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşayı da ziyareti usuldendi. Bu ziyareti şöyle anlatır: «Biraz sonra Enver Paşa ile karşı karşıya bulunuyorduk. Enver Paşa, zayıf düşmüş, rengi solmuş bir haldeydi. Söze ben başladım: - Biraz yoruldunuz. - Yok, o kadar değil. - Ne oldu? - Çarpıştık. O kadar… - Şimdi vaziyet nedir? - Çok iyidir!… Enver'i daha fazla üzmek istemedim. Kendi işime sözü getirdim: - Teşekkür ederim. Numarası 9 olan bir tümene beni kumandan tayin buyurmuşsunuz. Bu tümen nerededir. Hangi kolordu ve ordunun emrinde bulunuyor? - Ha, bunun için belki genelkurmayla görüşürseniz daha kati malumat alabilirsiniz. - Pekiyi, o halde sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim. Genelkurmayla görüşürüm…» . Karşılaşma biter. Ayrılış soğuktur. Ve Mustafa Kemal gidip kendisinin tayin edildiği tümeni öğrenmek isteyince de garip vaziyetler karşısında kalacaktır. Çünkü ortada böyle bir tümeni bilen yoktur. Ama ne var ki daha sonra derme catma nir tümen tümen kurulup Mustafa Kemal Gelibolu Yarımadası'na gidince, oradaki savaşlarda birtakım mucizeler olacak ve Çanakkale'den, bir Mustafa Kemal zuhur edecektir. Kaldı ki bu harbe girilmemesi için Mustafa Kemal, daha Sofya'dan Istanbul'a görüşlerini yazmıştır. Bu mektubu biraz ileride okuyacağız. Ama madem ki harbe sürüklenilmiştir. Mustafa Kemal ve ordunun bütün genç kadrosu ve kumandanları, vazifelerini yapacaklardır…
Sayfa 549 - Mustafa kemal(yarbay) 9.tümenKitabı okudu
... Orada bulunan en garip şeylerden birisi havaya benzeyen bayağı cisimlerdeki renklerin algılanmasıdır.Şehirlerin kapılarında yakut taşlardan belgeler vardı.Bu taşlardan her birisi beş yüz kulaçtan fazlaydı.Kapının havadaki yüksekliği fazladır.Ona o kadar silah ve zırhlar asılmıştı ki bütün arzın mülkü toplansa onları satın almaya yetmezdi. Orada güneş olmaksızın ardışık olarka gelen karanlık ve ışık vardı.Onlar düşmanlık ve kötü niyet ya da açık bir bozgunculuk olmaksızın savaşırlar.Denizde yolculuk yaptıklarında ve denize daldıklarında deniz suyu böyle bir durumda bizi yuttuğu gibi onları yutmaz.Bilakis deniz içinde su canlıları gibi yürür yüzer böylece sahile çıkarlardı.O arzda öyle zelzeleler olur ki büzüm dünyamızda gerçekleşseydi yeryüzü değişir ve üzerinde bulunan herkes yok olurdu.Bir gün onlardan bir toplulukla sohbet ederken bir anda güçlü bir zelzele oldu.Sağa sola koşuştururken göz göremeyecek şekilde çocukların kaçıştığını gördüm.Ne olup bittiğinin farkında değildik adeta toprağın üzerinde onun bir parçası gibiydik.Zelzele bitip yeryüzü sakinleştiğinde topluluk elimi tuttu adı fatma olan kızımın evine yerleştirdi topluluğa dedim ki Onun annesinin yanında sağlıklı olarak bırakmıştım. Şöyle karşılık verdiler: Doğru söylüyorsun fakat bu arz yanımızda biri varken asla bizi sallamamıştır.Bunun yegane istisnası yanımızdaki şahsın veya bir yakının ölmüş olmasıdır.İşte zelzele kızının ölümünden dolayı meydana geldi.Onun durumuna bir bak.!
3.cilt
575. İbni Ömer radıyallâhu anhümâ şöyle dedi: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem omuzumu tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada tıpkı bir garip hatta bir yolcu gibi davran!” ... Vatanından, aile ocağından ayrı düşmüş bir garibin aklı fikri hep öz yurdunda ve sevdiklerinde olur. Sen de bu dünyada kendini bir garip say ve asıl yurdun olan âhireti
Sayfa 437Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.