❝ Sen önemli birisin..
Anlayacağımız farkına varmasak da vahim bir durumun içerisindeyiz. Hz. Peygamber Efendimiz ( Sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere İslâm toplumu değil, Müslüman ümmeti demiştir. Çünkü ümmet olmak demek bireysel olarak en iyiyi yapma gayretinde olup, iyiler bütünü olarak bir topluluğu oluşturmak demektir. Kolektif bir dâhillikten çok, bireysel iyiliğin kolektife dönüşmesi amaçlanır. Tüme vardırır bizi kısacası. Her birimizi kendi nefsimizden sorumlu kılar. Kimsenin günahını ötekinin sırtına yüklemez. Ama birlikte en iyisi olmamızı ister. Bu sebeple belki de özellikle bu çağda dilimize pelesenk etmek gerekir eşref-i mahlukat olduğumuzu. Ben eşref-i mahlukatım, demeliyiz. Sonra da şunu eklemeliyiz; kendi üzerime basarak yürüdüğüm yolda , yalnızca kimliğimi yok edip bütünün bir parçası olursam yok olurum. Kendi değerlerime sahibim. Önemlerim bambaşka benim. İlla görünür olmak istiyorsam bir değer koymalıyım ortaya. Popüler olmak için benliğimden uzaklaşmak bana yakışmaz. İnsanlığıma, eşref-i mahlukat oluşuma, ümmetliğime yakışmaz. Hem hiçbir aslan, kuzular ot yiyor diye ot yemez. Kendime dönmeli ve benden olmayanı reddetmeliyim. Ben önemli biriyim.
Düşünce hiçliği düşünmeye kalktığında kendini ortadan kaldırır, çünkü düşünce bunları karşılaştırabilmek, birbi­rinden ayırt etmek için bir kavramı diğerine, bir imgeyi bir diğerine bağlar. Yani bütün sözcüklerimiz -farklılık, kıyasla­ma- bizim ikisi arasında, birbiri ardına gelen şeyler arasında olduğumuzu içerimler. Fakat ölüm işte orda, korkunç, kendi türü içinde tek, hiçbir şeyle ilişkisi yok, haliyle tam olarak akıl almaz, saçma... ne isterseniz deyin artık!
Sayfa 96 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012
Reklam
"bu iyilik mi yani ?" "beklentilerinizi karşılamayamadığı için iyi kalpli birini yok etmek mi ?"
Türsel olarak insan, dilin ve kültürün inşa edicisi olsa da, birey olarak onu hazır bulur; deyim yerindeyse her zaman tarihsel aşamadaki bir dile ve bir kültüre doğar; kültürlenme ve sosyalleşme süreciyle onları içselleştirir. Bu haliyle sosyalleşme ve kültürlenme gereği biliş ve duyuş sistemimizin içkin yapısının dil ve kültür üretimindeki yansısı inkar edilmez. Bunun felsefi olarak sonucu şudur: İnsan çoğu kez hem içine doğduğu kültür tarafından tutuklanır hem de var olanlar ile bilişini, duyuşunu ve kültürünü aşarak doğrudan temas edemez. Modern çalışmaların da gösterdiği gibi, gerçeklikle teması sırasında, daima ona biliş/ zihin, duyuş, dil ve kültür aracılık eder. Eğer durum böyle ise, insan ve insansal olanın, zorunlu olarak, tarihsel antropo- epistemoloji ve antropo-ontolojiden kurtulma şansı yok demektir. Dış dünya ile ilişkiye girdiğimizde, bir biçimde insani bilişin ve duyuşun onu biçimlendirdiği, dış dünyayı kavramsal boyuta taşıdığımızda, ona insansal bir damga vurduğumuzu, onu sınırladığımızı, dile getirdiğimizde, insansal bir mantıksal formda ifade ettiğimizi ve hatta ifade formumuzun tarihsel kültür ve dil tarafından bir biçimde eğilip büküldüğünü kabul etmek zorundayız.
Tüm İnsanlar Kendi Üsluplarıyla Matematik Yapar
Tüm insanlar matematik yapar. Herkes kendi usulünde matematik icat eder. Şuradaki jonglör hiçbir büyük bilim insanının kayda değer saymayacağı geometrik şekilleriyle numarası- nı yapıyor. Ama onun için bu şekiller güzel ve havada halkalar çizen topları da gelip geçenlerin gözlerini kamaştırıyor. Bence bütün bunlar büyük bilginlerin büyük keşiflerinden bile daha zevkli. Matematikte, en basit halinde bile, bitmez tükenmez bir şaşkınlık ve hayranlık kaynağı var. Fuar'ın ziyaretçileri arasında her şeyden önce çocukları için gelmiş ama yavaş yavaş kendini oyuna kaptıran ebeveynler görülüyor. Hiçbir şey için geç değil. Matematiğin neşeli ve popüler bir disiplin olma potansiyeli çok fazla. Matematiğe merak duymak ve araştırmaların ve keşiflerin keyif veren tadını almak için matematik dehası olmaya gerek yok. Matematik yapmak için öyle çok bir şeye gerek yok. Bu son sayfayı çevirdikten sonra da devam etmek isterseniz size anlatabileceğimden fazlasını keşfedebilirsiniz. Kendi yolunuzu kendiniz çizebilir, kendi zevkinizi oluşturabilir ve kendi arzularınızı takip edebilirsiniz. Bunun için cesur bir şüphe, dozunda bir merak ve biraz da hayal gücü yeter.
Sayfa 244Kitabı okudu
Eğer biri sizi incitmişse, hakkınızda yalan söylemiş ya da sizi karalamışsa, sizinle ilgili kötü şeyler söylemişse, bu kişiyle ilgili düşünceniz olum­suz mu? Eğer öyleyse, daha affetmemişsiniz demektir. Nefretin kökleri hâlâ bilinçaltınızda sizi harap etmektedir. Bu kökleri yok etmek yalnızca sevgiyle mümkündür. O kişiye hayatın bütün nimetlerini dileyin.
Sayfa 231 - Koridor Yayıncılık
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.