Bir Yakut Türkünün güncesi.Yüz yaşındaki o bilge diyordu ki:
1. Sevebilme yeteneği dünya üzerindeki en önemli yetenektir. Herkesi sevmeyi öğren. Özellikle de düşman bildiklerini...
2. Tüm gücünle diğer insanlara yardım etmeye çalış. Eğer mutluluk veremiyorsan en azından zarar da verme.
3. Zorluklar hayatın olağan durumlarıdır. Daha ciddî
Bu incelemeyi resmi tanımlamalarla doldurma amacında değilim ama yine de konuya ve bu kavramlara yabancı, uzak olabilecek insanlar için Wikipedia'dan alıntıladığım şu tanımı sizlerle paylaşıp incelemeye geçmek istiyorum:
Transseksüellik nedir?
"Transseksüellik, kişinin atanmış cinsiyetine ait hissetmeyerek farklı bir cinsiyet kimliğini
Sessizim, siz 1000Kitap okurlarını esinler.
Her şey aslına ve ahdine uyarak düşünmeyle başladı. İnsan hem yaratılmışların en güçsüzü ve hem de yaratılmışların en güçlüsüdür. İlk yaratılmış olarak kabul edilen Hz. Âdem düşüncesizliğinden mi atıldı cennet adı verilen bahçeden? Karşısında zekâyı iyi kullanan bir kötü vardı, ismi Arif olan. Hz. Âdem’i
Nigâr Hacızade
Belaruslu gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç, savaşı, şahidin anlatma yükümlülüğünü, edebiyatını, ömrü boyunca yanı başında olan sesleri anlatıyor.
Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine: Svetlana Aleksiyeviç’in Nobel Edebiyat Ödülü
Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç, 7 Aralık’ta ödül
Ben yeniliğin değil, tarih boyunca kazanılmış olan değerleri yok etmenin aleyhindeyim. Bilenler söylüyorlar ki, İslam âleminde hat sanatına Türkler en güzel şekli vermişlerdir. Gerçek bu ise ben neden bu sanata yabancı kalayım? Şiirden anlayan Yahya Kemal, Tanpınar, Ataç ile beraber ben de divan şiirinin güzel olduğuna inanıyorum. Fuzuli, Bakî, Neşatî, Nef’î, hatta adları daha az tanınan divan şairleri elmas gibi çok güzel şiirler yazmışlardır. Onları neden feda edeyim? Onları yok farz etmek yetişen nesilleri ortak milli hazineden mahrum etmek demek olmaz mı? Onları anlamak zordur, diyorlar. Matematiği, fiziği, kimyayı, musikiyi, resmi öğrenmek daha mı kolaydır? Çocuklarımıza yabancı dilleri öğretiyoruz da, onlara atalarının dilini neden öğretmiyoruz?
Hangimizin aklı bu aralar firarda değil ki ? dediğinizi duyar gibiyim.. Ruh halimin kaçak göçek olduğu şu dönemde "Firari" kitabı ile buluşmam çok manidar oldu.
Her sayfasında doğayı yudum yudum içtim. Güneşin tüm enerjisi her satırla beraber içime aktı.. hissettim bunu resmen okurken. Dağ evinde sanki hikâyenin kahramanı Selim
Merhabalardan bir demet. Spoi ve Gilleri bulunmamaktadır.
Bir okurdan da görüp uyguladığım gibi önce yazarı araştırır, okur, tanıyabildiğim kadar tanırım...
- Biz şairi biliyoruz sen kitaba geç.
Baaalım ne kadar tanıyorsun. Çay kahve al istersen, biraz uzun. Dikkat et çenen çıkmasın, çünkü çok şaşıracaksın. Ööle şaşıracaksın yani.
Eğitim,
Hayat, ilk olarak kendini önemsemeyenleri harcar. İnsanlar da öyle... Başkalarını mutlu etmek için didinip kendini yok saydığın sürece şikayet ettiğin ne varsa artacak. Gittikçe kıymetsiz olacaksın çünkü onların gözünde. Hiçbir zorunluluğun olmadan, içinden gelerek ve çıkarsızca yardım ettiğinde bile buna zaten mecburmuşsun gibi davranacaklar. Beklentilerini karşıladığın sürece sevileceksin, beklentilerini karşılamak senin asli görevinmiş gibi... İsteklerine cevap vermediğin ve 'hayır' dediğin ilk anda ise çok değiştiğini söyleyecek ve sırtlarını dönecekler sana. Fedakarlık adı altında hayatından çaldığın ne varsa, ağır bir yük olarak kalacak yüreğinde.
İzmir depreminde 110. saatte bile hâlâ enkaz altından hayatta olan insanlar çıkarıldı.Şu an ilk depremin üzerinden yaklaşık 66 saat geçti.Hâlâ hiçbir şey bitmiş değil.Hâlâ yaşıyorlar.Umudumuzu yitirmeyelim.Pes etmek yok.