"*karşınızdakini yok etmek için onun bilinçaltına güç uygulamalısınız. Herkeste zaten var olan ölüm isteğini kamçılayacak, harekete geçirecek bir güç."
Artık çağ eleştirileri yapmak bir şeye yaramıyor. Anlayalım şunu. Evet, kesinlikle iğrenç bir çağda yaşıyoruz ve bu gün geçtikçe ruhumuza sirayet ediyor. Eleştirdikçe kabulleniyor ve çağın insanı oluyoruz. Görmezden geldiğimiz şey çağın bize ait olmadığı. Bunu gözden kaçırıyoruz. Bize ait olmayan bir şeyi ancak benimseyebiliriz, bundan ilerisine gitmemiz mümkün değildir. Sahip çıkabiliriz, benimseyebiliriz ama asla sahip olamayız. Sahip olmaya talip bile olamayız. Olmamalıyız. İşte tam da bu yüzden İsrail'in yanında yer alamayız. Kafamızı kumdan çıkarıp bir şeyler yapmalıyız. Temelini nereye atacağımız, neyin üzerine bina edeceğimizi düşünmek için en azından bir kıpırtı göstersek belki de kan, para ve yok etmek üzerine kurulan bu aşağılık düzen bizim haberimiz bile olmadan depremlerini yaşamaya başlayacak, gizlemeye çalıştıkları güneş görünecek. Yeter ki biz her seferinde bir hatta üç adım ileri gitmek isteyelim.
Telef etmek, yok etme. Bir şeyi insan fiili ile normalde tamamen veya kısmen kullanılamaz hale getirme. İtlâf kasıtsız olsa bile mal ve can heder olmadığı için tazmin sorumluluğunu gerektirir, ancak kasıt bulunmadığından günahkâr olunmaz. İtlâf; mübâşereten (doğrudan) itlâf ve tesebbüben (dolaylı) itlâf olmak üzere iki kısma ayrılır. Bizzat öldürme, yaralama birinciye, askıdaki kandilin ipini kesme, kamuya ait yola kuyu kazma gibi fiillerle telefe sebep olma da ikinciye örnektir.
Distopya, bilim kurgu sevenler sizi hemen böyle alayım
Çinli ve Türk bilim insanlarının icat ettikleri gözyaşı buluşu ile elde etmek istediklerini yakalayamazlar. Üstelik buluşun infilakı sonucunda nüfusun büyük bir bölümü yok olur. Ölümsüzlüğü bulmak için kolları sıvayan Proje ekibi bulmaya çalıştıkları buluşlarında, denek olarak güçsüz, zayıf ve parasız insanları kullanırlar.
Kod ismi Hera olan Ervin bu sisteme karşı durmaya çalışır. Sistemin sonlanmayacağını biliyor ama değiştirilebilirliğine inanıyor. Kendisine gelen teklifi kabul edip, ölümsüzlük buluşu için dondurulup 100 yıl sonra uyandırılmayı kabul ediyor. Ervin’in asıl amacını bilmeyen ekip 100 yıl sonra Ervin’i uyandırıyor. Geçen onca zaman sonra tabi ki hiç bir şey eskisi gibi değildir. Ervin’de dahil herşey değişmiştir.
3 katman şeklinde düzenlenmiş şehir’de ölümsüzler Cennet denilen en korunaklı şehirde yaşar. Orta katmanda ölümsüzlerin ve askerlerin yaşadığı yere Gölge, yerin altında olan ölümü bekleyenlerin yaşadığı yere de Koza ismini vermişlerdir. Ervin’i bekleyen zorlu bir mücadele, planını uygulayabilmesi için güvenini kazanması gereken insanlar vardır.
Kitap o kadar akıcı ve bi o kadar merak dolu ki. Ervin karakterine bayıldım. Bu arada kitap 3 serilik bir kitap. Yani aksiyon devam ediyor Distopya ve bilim kurgu sevenler mutlaka tavsiye ederim
Proje 2417Sinem Ataklı · Parola Yayınları · 2024364 okunma
Mademki iki ben bir arada olmaz... Şehzade Mustafa ...
Ama en korkunç krizi benlik bahsinde oldu.
"O'nun yanına iki ben sığmaz," diye okuyordum. "Sen, ben diyorsun. O da ben diyor. Ya sen öl, ya O ölsün ki bu ikilik kalmasın. Fakat O'nun ölmesi imkânsızdır. Bu ne hariçte ne de zihinde mümkün olur. Çünkü O ölmeyen bir diridir. O kadar lütufkârdır ki imkân olmuş olsaydı senin