Hayatımızda neyin, nasıl, ne zaman ve ne şekilde olup bittiğine, olup biteceğine kolayca ad veriyoruz.
...yüzyılın ilki insanın emeğinin sömürülmesinden dolayı aşağılanması, ikincisi kadının açlık yüzünden alçalması, üçüncüsü çocukların eğitimsizlik nedeniyle yeteneklerinin gelişmemesi olan üç temel sorunu çözülmedikçe, bazı bölgelerde toplumsal baskı devam ederken, daha geniş anlamda yeryüzünde cehalet ve yoksulluk hüküm sürdükçe, böyle kitaplar yerde olmayı sürdüreceklerdir.
Reklam
Evet yoldaşlar, yaşadığımız hayat nasıl bir hayattır? Açıkça söylemekten korkmayalım: Şu kısa ömrümüz yoksulluk içinde, sabahtan akşama kadar uğraşıp didinmekle geçip gidiyor. Dünyaya geldikten sonra yaşamamıza yetecek kadar yiyecek verirler; ayakta kalanlarımızı canı çıkana kadar çalıştırırlar; işlerine yaramaz duruma geldiğimizde de korkunç bir acımasızlıkla boğazlarlar. İngiltere'de, bir yaşına geldikten sonra, hiçbir hayvan mutluluk nedir bilmez, hiçbir hayvan dinlenip eğlenemez. İngiltere'de hiçbir hayvan özgür değildir. Hayatımız sefillikten, kölelikten başka nedir ki! İşte, tüm çıplaklığıyla gerçek budur.
SAVAŞ GÖRMÜŞ O ÇOCUK BENİM Kim olduğumu sormayın bana Dilimi, dinimi, ırkımı, rengimi bırakın Savaş görmüş o çocuk benim Misketleriyle oynayamamış Misket bombasıyla arkadaşını kaybetmiş Kanlı ölümler görmüş o çocuk benim Aidiyet duygusunu ne öğrenebilmiş ne de yaşayabilmiş Evini, ailesini, büyüklerini kaybetmiş Öksüz, kimsesiz, yoksulluk içinde bırakılmış Umursamadığınız o çocuk benim Eğitim ve öğretimsiz kalmış Terör örgütlerinin kucağına itilmiş Nefret ettiği halde ölümden ve öldürmekten Hayattan dışarı itilmiş o çocuk benim Açlığı, kanı, terör adlı devlet zulmünü görmüş İkiyüzlü insanlıktan hesap sormayı aklıma yazmış Kafası koparılan çocuklar ve soykırım görmüş Yaşamı elinden alındığı seyredilen o çocuk benim Önder Karaçay
Böyle birçok insanla tanıştım. Sa­bahlara kadar dinledim onları. Her şeyin hiç olduğunu söy­leyen, adaletsizliğin nasıl biteceğini söylemem için yalvaran, keşke Tanrı olsaydı, diye yakınan insanlar. Çoğunun hayatını biri mahvetmiş; belki bir kadın, bir erkek, belki yoksulluk ya da bir baba ... Onları dinlemeyi seviyorum.
Yoksulluk, kişinin kendi sınırlarını görememesi demektir. Yoksul olmak , kişinin hoşlanmadığı ve yapmayı seçmediği bir iş karşılığında kendi yaratıcılık hakkından vazgeçmesidir .
Reklam
Popüler psikolog Steven Pinker'a göre, modern uygarlık hiç bu kadar iyi olmamıştı. Pinker, ortaçağa bakarak, anormal yoksulluk, cehalet ve hastalık düzeylerine işaret ediyor. Bu çerçevede, özellikle bugün kötü görünse de eski haline hiç benzemeyen küresel eşitsizlikle ilgili olarak çok da şikayet etmememiz gerekiyormuş: "Şiddetteki azalışa bakınca, dünya farklı görünmeye başlıyor. Geçmişi o kadar da masum görmezken, bugünün o kadar da kötülükle dolu olmadığını düşünüyoruz."
Sayfa 13 - Koç Üniversitesi Yayınları, çev. Esin SoğancılarKitabı okudu
Lupelius der ki, hastalandığınızda, acı çektiğinizde ve yoksulluk içine düştüğünüzde Tanrı'dan nefret edebilirsiniz, ama sizi temin ederim ki, hastalığınızın, acılarınızın ve yoksulluğunuzun nedeni Tanrı'dan kopmuş olmanızdır.
SeniNle harama batmamış bir beldeye hicret edelim..
Madem ki içinde bulunduğun yer, konuştuğun kimse sana feyz vermiyor; terk e mani olan ne?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.