Kitabın 113. incelemesini yapan bir okur olarak baştan ifade etmek isterim ki, kitabın içeriğine, yazıldığı döneme, yazarın içinde bulunduğu şartlara, teknik özelliklerine ve benzeri konuların detaylarına girmeyi pek düşünmüyorum. O nedenle, kitabı henüz okumayan okurların sitedeki birbirinden değerli incelemelere göz atmalarında fayda var...
Ben
-Yansın karanlıklar dedim,
başını maviye yaslayınca gece
aydınlığa yasak koydular.
Saçları bukleli, gözleri kavuniçi
bir güneş çizdim dağın doruğuna,
daha doğmadan vurdular.
.
Aydınlık yanından hayatın,
her sözü karanlığa sıkılmış kurşun olan yeni bir yüz çizdim,
Yakama sarılıp, kim bu diye sordular.
Kanayan yaralarımıza parmak basan, kaleminin minneti olmayan bir dost dedim.
Bu kez de elimden kalemi alıp kırdılar.
.
-Ah ben sana ne desem, ne desem,
çığlığına nasıl ses versem...!
Dilimin ucunda güneş gibi parlıyorsun,
Umut ekilip yoksulluk biçilen güzel ülkem...!-
Kitabı henüz bitirdim ve bıraktığı etkiyle kaleme, kağıda sarıldım. Bazı kitaplar vardır tam yüreğinize dokunur ve etkisinden kurtulup, gözünüzden kopup bağımsızlığını ilan eden gözyaşlarınıza engel olamazsınız. Bunun gibi kurgu olduğunu unutturup, böyle hisler yaşatan kitapları seviyorum.
George ve Lennie hayatlarını idame ettirmek için,
Ne kitaptın beee…
Söze böyle başlıyorum çünkü bitirdiğim ve onunla beraber bittiğim bir kitaptı Kefen. Günümüz yaralarını ele almakla beraber toplumsal konulara da değinmişti yazarlar. Açlık, sefalet, cinsel istismar, yoksulluk, bitmek bilmeyen algılar, leş gibi bakış açıları.
Lübnan’da sokak çocuklarının eziyetiyle başlıyor kitap.
“Kadına söz hakkı tanımayan, fikirlerine danışmayan, sesini kısmayı kendine görev edinen, geri bir toplumda yaşamayı hazmedemediği gibi kalbi de bu hezeyanları kaldırmıyordu.”
.
Lübnan’da başlayıp İstanbul’a uzanan hikâye yalnız Efraz’ın hikâyesi değil; açlık, sefalet, yoksulluk, acımasızlık, savaş ve zulüm altında kalmış
Genç yaşlı, kadın erkek, binlerce emekçinin verimli topraklara yolculuğunu ve bir ulusun yaşadığı dönüşümü işleyen bu roman, aynı zamanda iyi bir yaşam düşüyle Oklahoma'dan kalkıp Kaliforniya'ya doğru yola çıkan Joad ailesinin öyküsüdür.
1929 Ekonomik Bunalımı, Amerika'da başlamış tüm dünyaya yayılmıştır. Küçük toprak sahipleri bankalar ve tüccarlar tarafından aldatılmakta, insanlar, kuraklık, yoksulluk, zorbalık veya açlık yüzünden evlerini terk etmektedir. 1930'larda 3 milyon insan Kaliforniya’ya yeni bir yaşama başlamak için yerleşmiştir. Eser Büyük bunalımdan etkilenen Joadları yakından inceleyerek bu çiftçilerin de insan olduklarını hatırlatmaya çalışmakta, vahşi kapitalizmin insanları ne hallere sürüklediğini vurgulamaktadır.
“Bu romanda yazar, hızlı bir sanayileşme süreci yaşayan Amerikan toplumunda, toprağa bağlı yaşamaya alışmış büyük bir ailenin değişim rüzgârları karşısında acımasızca savruluşunu ve tükenişini anlatmaktadır. Başka bir deyişle, bu roman, ayakta kalma mücadelesi veren insanların destanıdır...”
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 202035.6k okunma
Oldukça iddialı bir tanıtımı var eserin. Bu kitabı okuduktan sonra "Bir kitap okudum," diye düşünmeyeceksiniz. Zira Xu ailesinin yaşadıkları o kadar gerçek ki, tek düşünceniz "Bir hayat yaşadım," olacak.
Öyle bir hayat ki; mutluluk ile hüzün, zenginlik ile yoksulluk, yaşam ile ölüm, dostluk ile düşmanlık, tutunmak ve kopmak iç
Üvercinka
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında