Sonraki biriki gün Frodo evrakını ve yazılarını Sam ile birlikte gözden geçirdi ve anahtarları teslim etti. Düz kırmızı, deri kaplı koca bir kitap vardı; koca sayfalan artık neredeyse tamamen dolmuştu, îlk başlar, Bilbo'nun ince, dolaşık yazısıyla doluydu; fakat çoğu Frodo'nun sıkı, akıcı yazısıydı. Kitap bölümlere ayrılmıştı fakat
"Belli ki ben yolculuğumdan biraz fazla düz bir yoldan geri dönmüşüm. Gandalf bana etrafı biraz gösterebilirdi. Ama o zaman ben geri dönmeden açık arttırma bitmiş ve başıma daha da fazla sorun açılmış olurdu. Her neyse, artık çok geç zaten; sonra burada oturup olan biteni dinlemenin daha rahat olduğunu düşünüyorum. Ocak başı burada çok rahat,
Reklam
Sam derin bir nefes aldı. Bir yol vardı ama yamacı tırmanıp da ona nasıl varacağını bilemiyordu oraya. Önce ağrıyan belini iyileştirmeliydi. Bir süre Frodo'nun yanına sırtüstü yattı, ikisi de konuşmadı. Yavaş yavaş ışık arttı. Aniden nereden geldiğini anlayamadığı, acele etmesi gerektiğine dair bir his geldi Sam'e. Sanki biri ona şöyle seslenmişti: "Haydi, haydi, yoksa çok geç olacak!" Kendini toparlayarak ayağa kalktı. Frodo da bu çağrıyı duymuşa benziyordu. O da bir gayret dizleri üzerine doğruldu. "Ben emekleyeceğim Sam," dedi nefes nefese.
"Dostum," dedi Gandalf, "senin atların vardı, silahlarla yaptığın işler ve açık kırların; fakat bir kızın bedeniyle dünyaya gelen Eowyn, en az seninkine denk bir ruha ve cesarete sahipti. Yine de babası gibi sevdiği yaşlı bir adama hizmet etmeye ve onun kötü, şerefsiz bir bunaklık içine düşmesini seyretmeye mecbur kalmıştı; ve ona,
Yaşlı adamın ablak yüzü ve kara gözleri bir şey belli etmedi ama sesi memnuniyetsizlikle huysuzlaşmıştı. "Vahşi insanlar vahşi, hür ama çocuk değil," diye cevap verdi. "Ben büyük başkan GhânburiGhân. Çok şey sayarım: Gökteki yıldızlar, ağaçlardaki yapraklar, karanlıkta insanlar. Yirmi kere yirmiyi on beş kere sayacak adamınız var. Onların daha çok var. Büyük dövüş; kim kazanacak? Sonra çok daha fazlası da Taş Evler'in surları etrafında yürüyor." "Heyhat! Çok akıllıca konuşuyor," dedi Théoden. "Sonra bizim izcilerimiz de yol üzerine hendekler kazıp kazıklar koyduklarını söyledi. Onları ani bir saldın ile süpürüp atamayız." "Ama yine de çok acele etmemiz gerekiyor," dedi Eomer. "Mundburg yanıyor!" "Bırak Ghân-buri-Ghân sözünü bitirsin!" dedi Vahşi insan. "Birden fazla yol biliyor. Sizi hiç çukur olmayan yollardan götürecek; hiç görgün yürümez orda, sırf Vahşi insanlar ve hayvanlar. Yolların çoğu Taş Ev Halkı daha güçlüyken yapılmış. Avcıların hayvan eti kestikleri gibi keserlerdi dağlan. Vahşi insanlar onlann taş yediklerini düşünür. Koca yük arabalanyla Druadan'dan Rimmon'a giderlerdi. Artık gitmiyorlar. Unutuldu Yol, ama Vahşi insanlar unutmadı. Tepenin üzerinden ve gerisinden gider hâlâ, otların ve ağaçlann altından; orada Rimmon gerisinde ve aşağıya Dîn'e sonra yeniden At Adamlar'ın yoluna döner. Vahşi insanlar size o yolu gösterecek. Sonra siz gorgûn'u öldürüp parlak demirle kötü karanlığı süreceksiniz ve Vahşi insanlar y ine vahşi ormatılarda uyuyacak."
"Orta Dünya'nın neresindeyiz?" dedi Gimli;
Elladen cevap verdi: "Morthond'un, yani sonunda Dol Amroth'un duvarlarını yıkayan denize dökülen uzun ve soğuk derenin kabardığı yerden aşağı indik, ismini söyleyince nereden geldiğini sormanıza gerek kalmayacak: Karakök der insanlar ona." Morthond Vadisi, dağların güney yüzlerinde kocaman dik bir girinti oluşturuyordu. Dik
Reklam
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.