Şamil, saldırmayı bildiği gibi geri çekilmeyi de biliyor ve kendine güvenini kaybetmiyordu. Geri çekilme emri vermesi, aşiretlerin gözündeki itibarına gölge düşürmüyordu. Savaşta böyle inişli çıkışlı durumlar olurdu. Rusların safına geçip sonra yeniden Şamil'e katılan aşiret mensuplarına, dönek gözüyle bakılmazdı. Böyle birçok durumda
Çeçen İsyanları tüm çabalara rağmen istenen başarıya ulaşamayınca Kafkasya'da Rus egemenliği uzun süre devam eder. Yıllar sonra Kuzey Kafkas Birlik İcra Komitesi de kendine verilen yetkiye dayanarak 11 Mayıs 1918'de Kuzey Kafkasya'nın bağımsızlığını ilan eder. Bu tarihi belgede şöyle deniliyor:
1- Kafkas Dağlılar Birliği,
Evet, ileri gidiyorum. Madam! Sizinle açık açık konuşacağım. Olayı bir iki kelimeyle geçiştiriyorsunuz ama aslında arkadaşınızın elinden nişanlısını almak için her şeyi yaptınız sanırım. Simon Doyle'u görür görmez etkilendiniz. Bir an durakladınız. Çünkü o zaman iki yoldan birini seçebileceğinizi anladınız. Gelirler veya yola devam edebilirdiniz. Bence ilk adımı Simon Doyle değil, siz attınız. Çok güzelsiniz. Madam. Zenginsiniz, zeki ve akıllısınız. Ve sevimlisiniz. Simon Doyle'u çekiciliğinizle etkileyebilirsiniz veya böyle bir şeye kalkışmazdınız. Sizin hayatın verebileceği her şeyiniz vardı. Oysa arkadaşınızın hayatı bir tek kişiye bağlıydı. Bunu biliyordunuz. Durakladınız ama sonra elinizi uzatıp, her bakımdan fakir olan arkadaşınızın değerli olan tek şeyini de aldınız.
--ÖZENSİZ VE UZUN KİTAP NOTLARI---
Metafiziksel önermeler ise ne evren üstüne bilgi veren ne de mantıksal önermeler gibi doğruluk ya da yanlışlıkları kendi içlerinde olan önermelerdir. Yani bunlar ne doğru ne de yanlıştırlar. Bu önermeler hiçbir bilgi veremezler. Bu nedenle de aslında önerme değildirler. Ne var ki, metafiziksel önermeler, hem
On dokuzuncu yüzyılın ortasında, devrimci inisiyatif işçi sınıfına geçti ve devrimci düşüncenin biçimi değişti. İnsanı yalınlaştırıp başlangıçtaki "özüne" indirgemek yerine, vurgu, insanı şimdi olmaya zorlandığı durumdan çıkararak 'ne olabilecekse' o olmasını gerçekleştirmeye doğru kaydı.
Daha 1820'lerde Saint-Simon, daha adil bir topluma giden tek umudun, sanayileşmeyi azaltmaktan değil, arttırmaktan geçtiğini anlamıştı. Sanki dönüşü olmayan bir noktaya gelinmişti —geri dönmek olanaksızdı; yola yalnızca ileriye doğru giderek devam edilebilirdi. İnsan, kendini haklı çıkartacak gerekçeleri geçmişte değil, ancak gelecekte aramalıydı.