“Bir keresinde ağabeyimi çalışma ortamında ziyaret ederken kendisinden rütbe kıdemli bir meslektaşı bana, ‘Sen neden sokaklarda değilsin; bak vatansever üniversiteli gençler protesto yürüyüşleri yapıyor, sen neden katılmıyorsun?’ dedi. Zaten içim gidiyordu katılmak için, ertesi gün ben de protesto yürüyüşüne gittim. Ve bunu Mümtaz hocama gururla söyledim.
Mümtaz hocam beni ciddiyetle dinledi ve şunu söyledi; ‘Gerçekten önemli bir karar vermek durumundasın. Vatana, millete diğer üniversiteli gençlerle protesto yürüyüşlerine katılarak mı hizmet vereceksin, yoksa gerçek bir bilim insanı olmak için İngilizce öğrenerek mi? Biri heyecan verici ve orada seni alkışlayacak bir kitle var. Diğeri sıkıntılı, yorucu ve belki de seni alkışlayacak hiç kimse olmayacak! Seçim senin, bir düşün, öyle karar ver!’
“Timur Bey, gençlik heyecanıyla her ikisini de yapmaya çalıştım ama zamanımın büyük bir kısmının nümayiş, yani gösteri ve protestolarda geçtiğini görünce sessiz sedasız çalışmama geri döndüm. Nümayişte tanıdığım birçok arkadaş beni o dönem korkaklık ve yurt sevgisizliğiyle suçladı. Ama ben İngilizce çalışmalarıma devam etmeye karar verdim.”
İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır
düşük ücretli, pek değer verilmeyen, geleceği, ufku olmayan, insanın bir iskemlede ömür çürüttüğü, her gün hemen hemen kısır bir uğraşın boşluğu içinde yeteneklerinin gerilemesine ve adım adım paslanmasına tanık olduğu, ama buna karşılık düşünmekten, istemekten ve eyleme geçmekten kurtarılmanın kelimelerle dile getirilmez sevincini bulduğu memurluk görevleri.. Vesayetçi bir yönetmelik... insanın faaliyetini bir duvar saatinin düzenli hareketi içine sokar ve onu eyleme geçmenin ve yaşamanın yorucu onurundan muaf tutar.
Tek erdemimiz bu: başlamak her gün yaşama - toprağın önünde,
susan bir göğün altında - bir yeniden uyanışı bekleyerek .İçimizden biri şaşırıyor şafağın bunca yorucu olmasına...