evet, ilmektir boynumdaki ama ben
kimsenin kölesi değilim
tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya
tarantulaymış benim adım diyecek değilim
tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
kendime rabb bellemiyeceğim
razı değilim beni tanımayan tarihe
beni sinesine sarmayan
tabiattan rıza dilenmeyeceğim.
of not being a jew/ismet özel 🍀🌻
Sarhoş atlar var ağıtlar yaktığım
Tenleri ruhlarından ayrışmış
Siperleri yüzlerine pek büyük
Ve vicdanlarına ırak
Ve gözlerden çok uzak
Peki tüm renkleri göğüs kafesime sığdırabilen bir ceylansam avcı yine de vurur mu beni?
şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
20 yıl olmuş o bahçeye girmeyeli tam 20 yıl... Tesadüfen önünden geçerken yine içimden kendimi seninle sohbet eder buldum. O köprünün altından çok su aktı durduğum yerden bakınca hayatlarımızda ne çok şey değişti. Sanki koca bir çivi gibi çakılı kaldım bu yerde. (Bunu her düşündüğümde "Dünyanın orta yerinde aşk için ağlıyorum" geliyor aklıma. Bir isim bu kadar kalbe dokunur mu? Her çakılı kaldığımı hissettiğimde o görüntü var zihnimde ve içime oraya gitme isteği doğuyor.) Gelen gecti, gelen gecti ve ben sadece kaldım. Gitme hayalini kurmaya çalıştıkça koca bir çekiçle daha derine daha da var gücü ile sabitledi beni hayat hiç sevemediğim ama bir türlü de gidemediğim bu yere... Bahçesinde oturup birbirimize bakmaya bile utandığımız, uzun uzun sessiz kalıp vakit geçirdiğimiz o yer de artık yok. Sadece bahçe kapısından girebildim baska bir şeye dönüşmüş. Bahçe ayni bahçe, bina aynı bina ama ne çok değişen şey var. Tek değişmeyen benim, bunca zaman buraya çakılıp kalmış olmam. Oturdum bahçenin yanına ağladım, içim acıdı. Yine içimden seninle konuştum. Sonra kızdım kendime niye hala içimden seninle konuştuğumu düşündüm. Sonra yine kızdım, özledim, kızdım, yanımda olmani diledim, kızdım, ağladım, ağladım, ağladım.... Sonra kalkıp hiçbir şey olmamış gibi eve geldim... Çünkü hiçbir şey olmadı...
...
Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan artık bu yaşa erdirdin beni,anladım gençken almadın canımı,bilmedim demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret,
gözyaşıymış insanın insana raptolduğu cevher.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
İsmet Özel 🌻🍀
Biraz daha yürürsem anlayacağım;
Neden durakta bekleyen halk kadar
Çiçeklerini nizami sulayan kadınlar da mağlup sayılmaz.
Neden ağzımın kenarında duran kırışıklığın adı susmak
Neden uzak denince konu hep dönüp dolaşıp
ağrıyan yanlarıma gelir
Misal kalp. Misal iyiyim iyiyim.
Sanki göğe baksam anlayacağım;
kuşların da uçmaktan başka çaresi
Ben bir aziz değilim, hele gündüz değilim
Attığı her adımda siyah bir iz bırakan
Bir yanında ürküten bir baldıran gövdesi
Bir yanında kederi özümleyen bir lâle
"insanoğlu, kendine bak ve kederlen. çünkü doğa hiç bu kadar aşağılık bir şey görmedi. adın bir yalan, yapıp ettiklerin ikiyüzlülük. elini sürdüğün her şey bozulacak; canlılar ve ölüler, ağaçlar ve taşlar, gök, hayvanlar ve kuşlar. tanrım, bizi buradan çıkar.”
posetitel muzeya / 1989