Hukukçu bakış açısıyla yaptığınız değerlendirmeleri son derece önemli buluyorum. Kaleminize sağlık. Özellikle konunun sonunu "idam"a bağlayıp bağlamayacağınızı merak ettim okurken. Böyle sığ bir düşünceye kapılmadığınız için de ayrıca mutlu oldum. Teşekkürler bu güzel inceleme için.
Çok teşekkür ederim Semih bey. Asıl ben teşekkür ederim okuduğunuz ve değerli yorumlarınızı eksik etmediğiniz için. İdam da aslında, "ıslah edilemezliğin" tespiti neticesinde kullanılabilecek bir şey, daha doğrusu bir şeydi. Ancak günümüz imkanlarında kabul edilebilirliği kalmamıştır maalesef.
İnsan Hakları hocamız "AİHS'ten sonra ölüm cezası sonsuza dek bu topraklardan kaldırıldı" şeklinde bir cümle kurmuştu. Siz de günümüz imkanlarında kabul edilebilirliği kalmadığını ifade ettiniz. Ancak ben artık o kadar emin değilim maalesef... Umarım siz haklı çıkarsınız :)
Her şey olabilir bu dünyada Semih bey. Her ihtimale imkan veriyorum. Sadece şu anki modern dediğimiz düzen devam ettiği müddetçe bu mevzu gündeme gelmeyebilir, çünkü başka seçenekler sunabiliyoruz ve politikalar neticesinde uyulması gereken uluslararası sözleşmeler olduğunu düşünüyoruz. Ancak ne zamanki başka seçenek olmadığı düşünülür, işler sarpa sarar, işte o zaman idam yeniden gündeme gelecektir. Dişe diş, göze göz en ilkel çözüm yöntemidir ve insanın genetiğine kodlanmıştır. İhtiyacı olduğunu düşündüğünde, tozlu mozlu demez, arşivinden çıkarıverir. Tarih bunu çokça göstermiştir :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Merhaba. Öncelikle yorumumu okuduğunuz için teşekkür ederim, fikirlerini ilettiğiniz için de. İlk olarak, ben "hür irade"yi seçemedim yazmıştım. Orada vermek istediğim anlam, ne modern ne de ilkel görüşe göre, hür iradeyi, her istediğini yapabilmeyi mazur göremediğimi ifade etmek istemiştim. Bir yanlış anlaşılma olsun istemem. Çünkü akabinde yazdıklarınızdan, aslında benzer fikirde olduğumuzu görüyorum. İkinci olarak, kitapta Alex'i kurban konumuna düşürenlerin, özellikle eskiden zarar verdiği insanlar olarak seçilmesinin bir amacı olduğunu düşünüyorum. Herkesin karşısında değil, zarar verdiği insanların karşısında mağdur konumuna düşüyor, Üçüncü olarak, çevre şartları, genetik özellikler, bulunulan toplum, inanılan din v.b her şey bizi etkiliyor. Hatta "genel hafıza" dediğimiz bir olay bile var. Şu aralar birden fazla yerde gördüğüm. Ancak irade de var, insan olabilmek, saygı duyabilmek.. Alex'e karşı anlayışlı olamamamın en büyük nedeni bu sanırım. Onunkisi gibi bir kötülük tercih, toplum baskısı ya da genetik bir şey değil. Kendisi bundan zevk alıyor ve bunu tercih ediyor. Son olarak, Amerika'daki duruma izlediğim film ve diziler nedeniyle aşinayım. Ancak insanoğlu, her ne kadar kusurlu da olsa, çözüm için bir şeyler yapmak zorunda. Bireyler olarak, toplum olarak bize düşen, gerektiği yerde doğru ve yanlışı ayırt ederek tepkilerimizi gösterip, yapılabileceklerin sınırını çizebilmek.
Bu yorum görüntülenemiyor
Neden alınayım? Konuşarak, paylaşarak büyüyeceğiz, gelişeceğiz sonuçta :) Öncelikle, durumu çoğunluğun baskısıyla bağdaştıramadım. Bana biraz, "eden bulur"a işaret edilmiş gibi geldi. Tabi, insanların eline fırsat geçince gayet güzel şiddete başvurabileceğini de göstermek istemiş olabilir. Ben ilkini düşünmeyi sevdim.
Jack London'ı not ettim bu arada. Adem'den Önce..
Dışavurumunuzu anlıyorum, haklılık payınızı da göz ardı etmiyorum. Lakin ben daha çözüm odaklı bir insanım. Eleştirdiğim şeyler olduğunda, "Ben olsam ne yapardım?", "Öyle diyorsun ama, haydi bakalım hanımefendi, sen bul ne yapılacağını. Somut ve uygulanabilir bir önerin var mı, ütopik olmayan?" diyorum kendi kendime. Kitabı okurken de aynısını yaptım. Dolayısıyla, bulunduğum toplum böyleyse, bu hale geldiyse ne yapılabilir diye düşünüyorum. Sonuçta kutuplaşmalar da bitmeyecek, dar ya da geniş kafalı insanlar da. İnsanlığın ayakta kalmasını sağlayan sadece bilinçli ve esnek düşünceleri olan değil; doğru olduğunu düşündüğü konuda, inanarak, kararlılıkla ilerleyen insanlardır da :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Dediklerinize tamamen katılıyorum. Murat BARDAKÇI'nın sözü de çok doğruymuş. Öyle bir toplumuz. Bunu kabul edip ona göre çözümler bulabiliriz. Manipülasyon dediğiniz şeyi, toplumu en iyi tanıyanlar yapar. Toplumu kötü yönde değil de iyi yönde manipüle etmeyi deneyebiliriz, değil mi? Özümüzü, varlığımızı reddetmek bizi sadece "köksüz, bağsız durma"ya zorlar. Ki böyle bir varlığın da hayatta kalabilmesi neredeyse imkansızdır. Her ne kadar şikayetçi olsak da, beğenmesek de, biz buyuz.. Kökümüz, bağımız olsun ama serpilelim, büyüyelim, gelişelim. Çiçeğimiz kırmızı açmasın da mavi açsın. Yapabileceklerimize odaklanalım, pozitif olalım :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Ne kadar pozitif olduğumuza göre değişiyor sanırım ihtimaller :)) Kişinin kendi çıkarları için başkalarını yönlendirmesi çok normal, yöneticilerin de öyle. Dediğim şu ki, bizim yapabileceğim bir şey varsa, biz onu yapalım. İyi niyetli insanlarsak, zekamızı iyiye kullanmak istiyorsak, insanları iyi yönde manipüle edelim. Kötü manipülasyonları görüp bunlara kanmayalım elimizden geldiğince.. Ama dünyanın bir gerçeği, doğadan tutun hormonlarımıza kadar her şey bizi yönlendiriyor, insanların, fikirlerin, inanışların, hatta bir müziğin ya da resmin toplulukları yönlendirebilmesi çok doğal. Sistemin bu olduğunu kabul edip, daha iyi bir dünya için nasıl kullanabilirizi değerlendirelim:)
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Semih Bey, idam neden sığ bir yaklaşım sizce. Biraz açar mısınız?
Biraz açarsam sayfalarca süren açıklama yapmam gerekir. Şimdilik buna vaktim yok maalesef :) Kısaca açıklarsam, birine ölüm cezası vererek toplumun gelişmesi veya daha iyi olması sağlanamaz. Ölüm cezası birçok şeye çelişki teşkil eder. Devlet olgusuna, insanca yaşama, infaz hukukunun mantığına ve her şeyden önce yaşam hakkına aykırılık teşkil eder. Bu sebeple ölüm cezası doğru bir uygulama değildir.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.