Anlaşılan o ki; siz benim, bu iddialı cumlenize karşı yukarıda ki eleştiriyi neden yaptığımı anlamamışsınız. Pekâla, daha anlaşılır hale getireyim: Öncelikle bazı önyargılarınıza müsadenizle cevap vermek istiyorum: Şu cümleden benim Osmanlı övüncümü nasıl çıkardınız diye sordunuz, hemen cevap vereyim : Türkiye'de eğitim almış hemen hemen her öğrenci çocukluklarından itibaren geçmişlerini öven ve yücelten bir ideoloji içinde büyüdü(k) ve sizde takdir edersiniz ki; bu durum geçmişi doğru değerlendirmemizi, tarihe günümüzün rasyonel ve evrensel değerleri açısından bakabilmemizi engelliyor. Tıpkı sizinde içine düştüğünüz ve safsatadan öteye gidemeyen Osmanlı'nın 600 yıl dünyanın büyük bölümüne hükmetti efsanesi, yukarda sözüne ettiğim ideolojinin diktesidir. Daha okul sıralarında bizlere Osmanlıya övünen, padişahlara birer kutsaliyetlik atfeden, işgalleri, yagmalamalari, talanı, ganimet elde etmeyi, övünecegimiz birer kahramanlık destanı olarak gösteren ideolojinin esiri altında kalan herkesin Osmanlı övüncü içinde olduğu, benim için kuşku götürmez bir gerçek. Eğer, Osmanlı'nın 600 yıl dünyanın büyük bölümüne hükmetti iddaasindan kastınız: Osmanlı'nın dişini gecirebildigi halkların topraklarını işgal etmesi ve o halkları boyunduruğu altına almaksa, bunu 600 sene değil, sadece 16. Ve 17. Y.y da yapabildiğini görmezden gelerek büyük bir yanılgıya düşüyorsunuz. Verdiğiniz misal, elma ile armut karşılaştırmasında ki anlamsızlığı dile getirmekten başka bir şey değil ve komikte. Globalleşen günümüz dünyasında, devletlerin üzerinde küresel güçlerin olduğu idaalarini bir kenara bırakacak olursak eğer. A.B.D' nin ikinci dünya savaşından sonra güçlenen ekonomisi beraberinde siyasal platformda sazı eline almasını sağladı ve bu topu topu 80 yıllık bir süreç. A.B.D'nin dünyanın büyük bölümüne hükmediyor iddaasi bile tartışmaya son derece açık bir konu. A.B.D'nin süpergüç olmasıni soylemek ya da dünyaya hükmediyor iddaasi, kimseyi A.B.D. övüncü konumuna sokmaz. Konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. Beni bir konuda da şaşırttınız. Sizden hangi tarihsel belgeleri iddaaniza dayanak olusturdunuz diye sordum. Buna karşılık sizin de, "peki Ferhat Tezcan, Osmanlı'nın talana yağmaya dayalı bir politikası olduğunu, halktan aldığı vergilerle ekonomisi ayakta tutugunu, hangi tarihsel belgeleri referans alıp böyle bir iddaa da bulunuyorsunuz" demenizi beklerdim. Bu beni açıklama yapmaya mecbur bırakacak ve belkide size yönelttiğim isteği, kendim yerine getiremeyecek durumuna düşecektim. Bunu dahi akıl edemediniz, sadece bazı ucuz laflarla savunmaya kalktiniz kendinizi. Her neyse, ben şimdi, Osmanlıya saldırmak için birilerin sayfalarına bir bakayım, sizin deyiminizle uygun ortam arayayım, daha içimde ki Osmanlı düşmanlığı bitmedi. (İroni yaptığımı anlamışsınızdır umarım) Esen kalın. Selametle.