böyle günler ve geceler toplumsallığı artırmak için icat edilir. içinde fikir, düşünce aranmaz.
Bu organizasyon Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ifa edilmektedir. Milli Eğitim ise kuruluşu itibari ile: Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren;
ailesini, vatanını, milletini seven yurttaşlar yetiştirme misyonunu yüklenmiş bir kuruluştur. (Milli Eğitim Temel Kanunu Kanun Numarası: 1739'da detaylı olarak tanımlamayı okuyabilirsiniz.) 23 Nisan gösterilerini ne nispette izliyor ve görüyorsunuz bilmiyorum ama şunun garantisini vermekle birlikte; anayasada geçen 1739 numaralı kanuna harfiyen uygulandığı ortadır. Ve gerçek manada Türk Milletinin örf, adet, anane, kültür, ahlak, din ve geçmişten bu yana gelen ve Anadolu kavramını içine alan sosyolojik yapısının farkında olan her aklı başında, araştıran ve gerçekleri özümseme cesaretini gösteren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bilir ki, mevcut anayasal düzen, Türk milletinin gerçek manada taşıdığı (İslam Sonrası) hüviyetine uygun değildir. Bunun beraberinde kullanmış olduğunuz toplumsallığı artırmak teriminden ziyade yapılan bu bayram, çıkış alametlerine de bakıldığında ne mana taşıdığı ortadır. Benim insanların anlamasını istediğim mesele, mevcut sistemin içinde dayatılan ve uygulanan birçok şeyin bizimle bir alakasının olmadığını, kültürümüze, ahlakı yapımıza, Anadolu insanı kavramının sosyal yapısına ve dini inançlarımıza aykırı olduğunu ortaya koymak ve çocuklara yanlış aşının yapıldığını ifade etmek. Anlaşılmasını istediğim yön budur. Siz dilediğiniz kadar içinde fikir ve düşünce aranmaz deyin, düşünce fikirden arınmış hiçbir insanı eylem yoktur. Çünkü insan bayram kutlarken, akıl, irade, ruh ve eylem bütünlüğü içinde hareket eder. Bu çocuklarda, bu organizasyonu tertip edenler de bu unsurları uhdelerinde barındırmaktadırlar. Herkes robot olmadıklarından hemfikir.
Devlet güdürecek koyun yetiştiriyor. Burada ne fikir ne de düşünce yoktur. Var gibi gözüken şeylerin akılda hiçbir karşılığı yok. Türk devletinin 250 yıllık hastalığı bu. Ortada aşılık derecede bir durum yok aslında. Adet üzere gerçekleşip sona eren bir eğlence. Kutlu Doğum Haftasını icat edenlerle arasında bir fark yok. Böyle şeylere matah bir şeymiş gibi anlam yüklersek, düşünce meselesiymiş gibi yaklaşırsak sonunda buna dönüşür.
Bu kesinlikle kültürel ve sosyal bir faciadır. Bunda bir şey yok deyip bunun üzerini kapatmak bizlere yakışmaz. Sivrisinek küçüktür ama mide bulandırır sözü burada yerinde olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nihai problemlerinden biri topluluk olması, toplum olamamasıdır. Toplum olabilmenin malumunuz olduğu üzere belirli şartları vardır. Bunların başında nihai hedef ve ülkü vardır. Biz nihai hedefini şaşırmış bir toplum olarak, toplumsal deformasyona, yozlaşmaya iten her eyleme gücümüz nispetinde tepki oluşturmak zorundayız. Olumlu anlamda buna verilecek bir cümle ise "bir çiçekle bahar gelmez ama her bahar bir çiçekle gelir" düsturu ile hareket eden vatandaşlar olmak zorundayız. Kültür yozlaşmasının bu denli kendisini gösterdiği bu dönemde "Milli Eğitim" adını taşıyan çatının içerisinde bu denli yozlaşma eylemlerini altını çizerek oldu bittiye getirilmesinin bizi uçuruma sevk edeceğine inanmaktayım. Hele ki bu tip platformlarda bilgiye açan, kendini geliştirme çabası gösteren insan toplulukların içinde toplum olma şuurunu inşa edebilmek adına gür bir sesle hakikat manzumeleri dizi dizi işlenmelidir, elbette dilimiz döndüğünce.
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.