Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Taş kesilmemek için taş, Bunu evrenin sonsuzluğu gibi yorumlar, varlığı olmıyan bir söz.
Sayfa 239
Tevhit hâl ilminden makamdır, arifler onu yorumlar İlgilendiğin yanındadır, "İlm-i ledün"den haberin var Bilmem hayalinde kim vardır, kalbin kime ilgi duyar"
Sayfa 81 - Kültür ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Nizâmiye'den yetişen Sünnî mutasavvıflar Yesevilik, Bektaşîlik, Nakşibendilik gibi Türk tarikatlarının kurulmasında görev almışlardır. Bu vesile ile Horasan, Mâverâünnehir ve Türkistan yöresinin sûfîler vasıtasıyla İslâmlaşması kolaylaşmış, medreselerin ve kitabî bilgilerin ulaşamadığı yerlere İslâm, bu sûfîler vasıtasıyla yayılmıştır. Nizâmiye medreseleri sadece İslâm âlemine tesir etmekle kalmamış, Avrupa üniversitelerinin kuruluşuna da örnek olmuşlardır. Avrupa'nın ilk üniversiteleri olan Oxford ve Cambridge üniversiteleri yapı ve ders programları itibarı ile nizâmiyeler taklit edilerek kurulmuşlardır. Nizâmiyelerin ünlü müderrisleri Cüveyni, Gazâlî, Ebü İshak eş- Şirâzi gibi âlimlerin fikirleriyle İslâm âlemi manevi teceddüt devresine girmiş, bu âlimlerin fikirlerinden etkilenen Avrupalı düşünürler (Saint Thomas, Pascal vb.) Batı âleminde yeni yorumlar getirmişlerdir. Bu manada Rönesans ve reform hareketlerinin temelinde Nizâmiye medreselerinin katkısı olmuştur.
Sayfa 364Kitabı okudu
2004'te psikolog John Jones ve meslektaşları, Georgia'nın Walker, Florida'nın da Liberty bölgelerinden on beş bin evliliğe ilişkin kayıtları incelediler. Bulgularına göre, isimleri, kendi isimlerinin baş harfiyle başlayan kişilerle evlenmeyi yeğleyenlerin sayısı, gerçekten de şansa atfedilebilecek bir oranın üzerindeydi. Peki ama neden? Mesele aslında bütünüyle harflerde yatmaz; işin aslı, bu tür durumlarda seçilen eşin, kişiye kendisini hatırlatmasıdır. İnsanlar kendi yansımalarını başkalarında bulmayı severler. Psikologlar bu durumu bilinçdışı bir özsevgi olarak, bir başka deyişle yakın ve aşina gelen şeyler karşısında duyulan bir rahatlık düzeyi olarak yorumlar ve örtülü benlikçilik (implicit egotism) olarak tanımlarlar.
Toplum normlarına meydan okurcasına davranışlarda bulunmanın derininde aşırı bağımlılık eğilimleri bulunur. Böylesine bağımlı bir insan özerk olmayı öğrenememiş olduğundan, karşıt tepki geliştirmeyi bireyleşme olarak yorumlar. Diğer insanların görüşlerini paylaşmak ona göre çevresi tarafından yutulma anlamına geldiğinden, yoğun bir yalnızlığın getirdiği mutsuzluğa tutsak olur. Çünkü kahramanca da yapılmış olsa diğer insanlardan soyutlanmış bir bireyleşme çabası insanın amaçlarına ulaşabilmesi için yeterli değildir. Günümüz toplumlarında bu gibi kişiler bazen bir araya gelerek içinde yaşadıkları toplum normlarını reddeden marjinal gruplar oluşturmakta ve böylece yalnızlıklarını paylaşarak yalnızlıktan kurtulmaya çalışmaktadırlar. Bu, hem soyutlanmış hem de tek başına olmaktan daha az ürkütücü bir durumdur. Ne var ki, bazen politik bir görünüm de alabilen bu gruplar uzun ömürlü olmadığından, bulunan çözüm de geçici olur.
İnsan dünyayı yorumlar, bunun için ona söz yetisi verilmiştir, ancak insan dili (karşısında uzanan dünyada) yayılan derin sessizliği asla bozamaz, bu ses­sizliğin bilmecesi içine nüfuz edemez. Bu sözle bilinebilecek tek şey şudur ki: Bilgi adına sahip olduğu şeyin nihai anlamı ona kapalıdır.
Reklam
Tribünlerin ne dediğini ve ne düşündüğünü önemseyen biri iseniz, dışsal yorumlar sizi ve süren ilişkinizi mutlak olarak etkiler.
Genel olarak anlam kavramı, amaç fikriyle bağlantılıdır. Nesnelerin, fikirlerin ve eylemlerin bizim için değerli olmaları, bir hedefe yönelik olmalarından kaynaklanır. Bir hedefe yönelik olan her şey bizim için değerlidir. Yani bir hedefe yönelik olan her şey bizim için anlamlıdır. Bu ise oldukça mantıksaldır. Bu amaç fikri, dünyayı anlamlandırmamızı ve yaşamlarımızda anlam bulmamızı sağlayan şeydir. Bir şey amaçtan yoksun olduğunda ya da anlamsız olduğu düşünüldüğünde o zaman genellikle saçmalık olarak sınıflandırılır ve pek bir değer taşımaz. İşte bu değer verilen ve değersiz görülen her şeyi anlamlı ve anlamsız olarak algılarız. Buna bağlantılı olarak herkes olayları, nesneleri, fikirleri anlamlı yada anlamsız olarak bireysel olarak kendi inanç ve bilgi daracığına göre yorumlar.
Sayfa 22 - Az KitapKitabı okuyor
Toplum Histerisi
Şiddetli anksiyete durumlarında hastalar çoğu zaman normal fiziksel duyumları fark edip yanlış yorumlar. Mide guruldaması gıda zehirlenmesi sanılabilir. Etrafınızdaki insanlar da karınlarını tutup yere düşerse korkunuz giderek şiddetlenebilir, dizleriniz tutmayabilir, yere yığılabilirsiniz. Grup dinamiğinin gücü kontrolü ele geçirebilir ve insanlar kalabalığın gösterdiği belirtilere kapılabilir. Grubun sosyal hiyerarşisi de belirtilerin yayılmasında rol oynayabilir.
Heidegger’e göre Nietzsche, Batı tarihinin akışını metafiziksel olarak ve gerçekte nihilizmin ortaya çıkışı ve gelişmesi olarak yorumlar.467 Nietzsche, Batı metafiziğinin oluşturduğu tüm değerlerin yıkılması ya da tekrar değerlendirilmesi sürecinin başlamasına ön ayak olarak yeni bir düşünsel ortamın oluşmasına katkı sağlamıştır.
Reklam
İnsan kendine özgü bir şekilde olağandışı bir yaratıktır. Ateşi keşfetti, şehirler inşa etti, muhteşem şiirler yazdı, dünyaya çeşitli yorumlar getirdi, mitolojik imgeler icat etti vs. Fakat aynı zamanda, hemcinslerine savaş açmaktan, yanılgıya düşmekten, çevresini yok etmekten vs. bir türlü vazgeçmedi.
Sayfa 154
Elif, Lâm, Mîm.[1] [1] Kur’an’da 29 sûrenin başında bulunan bu türlü harflere Tefsir usûlü ilminde “hurûf-ı mukatta‘ât” denilir. Bu tür harflerden oluşan âyetler “mutlak müteşâbih”lerdendir. Bazı müfessirlere göre bu harfler, hece harfleri olup vahyin kaynağına ve Kur’an’ın mucizeliğine dikkat çekmek içindir. Bu harflerin anlamları hakkında Hz. Peygamber’den bir “nass” ve açıklama gelmediğinden bu husus bizlerin bilgi sınırı dışındadır. Bunlar hakkında yapılan yorumlar/teviller şahsî olmaktan ileri geçemez. Ancak biz bunlarda Allah’ın özel bir muradı olduğuna iman etmekle yetiniriz. Bunun aksi yerilmiştir.
Sayfa 1 - Bakara/1Kitabı okuyor
Suçluluk bir eylemle ilgili kötü hissetmemizdir, "ben şunu yaptım yaptığım bu şey kötüydü." Demektir. Utanç ise "ben kötüyüm ben kusurluyum" demektir. İnsan kendine bir kusur görüyorsa işte bunun adı utançtır. Utanç yaşayan insan olumsuzluğu kendi benliği ile ilişkilendirdiğinden bunu kalıcı ve değişmez olarak yorumlar
Dünya bireylerin imtihandan geçtiği, sınandığı geçici bir mekândır; ahiret ise Dünya hayatının değerlendirildiği ve hesabının yapıldığı ebedi bir âlemdir.
Yorumlar,nedenler önemsizdi; kesin değildi. Önemli olan insanın edimleriydi.
Sayfa 124Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.