Kızıyordum, artık kızmıyorum. Bir şey oldu epey önce, kimsenin beni öldüremeyeceğini fark ettim. Affedilmeyecek ihanetlere tanık oldum. Affetmeyeceğim. Affetmenin, ne büyük uyum isteği ve palavra olduğunu fark ettim. Çok uyumsuzmuşum. Azıcık uyayım diye, ne fedakarlıklar yaptım, geçmiş olsun, affedemiyorum, etmeyeceğim de. Korku kendi cehenneminde debelensin, benim cehennemim başka.
Ya râb belayı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
Az eyleme inâyetini ehli derdden
Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beni
Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni
Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigarımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni
Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola getürmek saba beni
Nahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana
Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni
Bunca dert arasında,
Neden düştün ki aklıma.
Unuttuğuna inandı yürek,
Kendi kendini kandırmış demek
Yalnız kaldım bu yaşta,
Herkes gitti, terk etti.
Koca şehir kafes gibi,
Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden.,
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter..
Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi