Hamdi'nin beni böyle ortada bırakıvermesinin sebebini düşündüm. Mühimce mevkilere geçen adamların esaslı âdetlerinden biri de galiba eski -ve kendilerinden geri kalmış- arkadaşlarına gösterdikleri bu biraz da şuurlu dalgınlıktı.
ah artık benim de benzim sarı
damar kanımı dolaştırmıyor.
hiçbir kıyıya ulaştırmıyor
beni şerazad'ın masalları.
anlamıyorum dilinden artık
geceyi saran güzelliğinin;
içim kör bir kuyu gibi derin,
bir şey beklemiyor benden artık.
susmak istiyorum, susmak bugün.
susmak hiçbir üzüntü duymadan.
büyük bir kuş iniyor semadan.
sükut, bu indiğini gördüğün.
artık tırtılları beslemiyor
bahçemin orta yerindeki dut.
başıma kondu ebedi sükut.
gün, yeniden doğmak istemiyor.
kuşla oldumsa da senli benli,
beynimi kurcalayan bir kurt var:
anlamak istiyorum, ne yapar
rüzgarı boşalınca yelkenli?
ey hatırası içimde yemin kadar büyük,
ey bahçesinin hoş günlere açık kapısı
hâlâ rüyalarıma giren ilk göz ağrısı,
çocuk alınlarda duyulan sıcak öpücük.
ey sevgi dalımda ilk çiçek açan tomurcuk,
kanımın akışını yenileştiren damar,
gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar,
içime yeni bir fecir gibi doğan çocuk.
tahta havalenin üzerinden aşan hatmi
ve havaları seslerimizle dolu bahar,
koşuştuğumuz yollar, oynadığımız sular,
kağıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi.
duyup karşı minarede okunan yatsıyı
yatağıma sıcaklığını getiren rüya,
denizlerinde onunla yaşadığım dünya
ve ey ufku beyaz cennetlere giden kıyı.
ah! birçok şeyler hatırlatan erik ağacı
ve o ilk yolculukla başlıyan hasret, zindan;
atları çıngıraklı arabanın ardından
beyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı.
küçüktüm, küçücüktüm,
oltayı attım denize
bir üşüşüverdi balıklar,
denizi gördüm.
bir uçurtma yaptım, telli duvaklı
kuyruğu ebem kuşağı renginde
bir salıverdim gökyüzüne
gökyüzünü gördüm.
büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım
para kazanmak gerekti
girdim insanların içine,
insanları gördüm.
ne yardan geçerim, ne serden
ne denizlerden, ne gökyüzünden ama...
bırakmıyor son gördüğüm,
bırakmıyor geçim derdi.
oymuş, diyorum, zavallı şairin
görüp göreceği.