"Siz gittikten sonra yıllarca babanın evinde oturdum, biliyorsun."
"Evet."
"Orada yalnız değildim.Hasan yanımdaydı."
"Hasan," dedim. Bu adı en son ne zaman telaffuz etmiştim? Suçluluğun epeyce gerilerde kalmış, sivri uçlu dikenleri içimi bir kez daha yokladı, acıttı; bu adı yüksek sesle söylemek bir büyüyü bozmuştu da bütün o dikenler, iğneler içime batmak için özgür kalmıştı sanki.