Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İzmir’in İşgali
“siz bizden af talep ediniz. dün mütareke yaptınız, dün silahlarımızı bize bıraktırdınız. bugün memleketimize hırsızları, katilleri, hırsızları, tarihi bir şerefi olan büyük donanmanız himaye etti. yeşil izmir’i kan ve alev içinde bıraktınız. bakınız sokaklarına, üniformalı hırsızlar, katiller silahsız ahaliyi kurşunla, dipçikle öldürüyor. her evde koltuğunda bir bohça, yunan neferi çıkıyor. ihtiyarların başı taşla ezilmiş, siyahlı kadınlar mütemadiyen bu vahşi sürüden kaçışıyor.”
Sayfa 49 - CanKitabı okudu
Ateşkes günlerinde direniş için çabalayan isimlerden biri de İzmir'de vaziyetin günden güne kötüye gittiğinin farkında olan Celal'di... Liman civarında bulunan savaş gemileri, Rumları günden güne kışkırtıyor, şehirde pek çok yer Yunan bayraklarıyla donatılıyordu. O günlerde Hüseyin Lütfi isminde isminden eski bir subay Celal'i arayıp “Burası Yunanistan'a döndü. Hükümet aczinden bir şey yapamıyor, çare bulmalısınız!” diye dert yandı.
Reklam
Izmir’in İşgali…
Geceleri kabustu… Kapılar kırılıyor, Silah zoruyla evlere giriliyordu… Yine bir utanç gecesinde… 15-20 kişiden oluşan Yunan bölüğü, bugün Alsancak Devlet Hastanesi olarak bilinen Fransız Hastanesi’nin kapısını kırarak girdi, hasta olarak yatan, tedavi görmekte olan hristiyan kadınlara tecavüz etti… İzmir’in işgalinde resmî kayıtlara geçen tek tecavüz vakası, bu oldu. Mağdurlar hristiyan olduğu için “suç” sayılmıştı! Diğer vakalar resmî kayıtlara işlenmedi…
Bugün kısa birşey yazacağım lütfen okuyunuz... Ankara'dan yola çıktım. Eskişehir Mihalıççık ilçesine kadar yol aldım. Özellikle gittim ki, samimiyetim dostluğum artsın Yunus Emrem ile. Orda şunu öğrendim ve çok şaşırdım. Yunus Emrem'in kabri iki kez taşınmak durumunda kalmış. Birincisinde bulunduğu kabrinin yanına tren yolu inşa edilecegi zaman 1950'lerde, ikincisi ise 1970'lerde. Hatta bir kere de kabri tahrip edilmiş ve yakılmış Yunan askerleri tarafından. 1970'lerde taşınma işlemi sırasında orda bulunan Yunus Emrem köyü sakinlerinden bir amca şuan hayatta ve 98 yaşındaymış. Sandukası taşınırken yüzünü görmüş ve sadece kaşınin üst kısmında hafif bir çürüme başlamış olduğunu söylemiş. Etkilenmemek elde değil. Allah dostu olduğu bu durumdan da anlaşılabilir. Hatta 1949 yılında taşıma işlemi yapılırken, açık olan ve hava da tek bir bulut dahi yokken hava kapanmaya ve çok tatlı bir yağmur yağmaya başlamış. Yunan işgali ve kabrinin tahrip edilmesinden sonra ve Kurtuluş savaşı sonrası ülkemizden kovulan Yunan askeri. Ve orayı o zamanın askeri olan Yüzbaşı Selim adlı bir asker kabrinin tekrar düzenlenmesini sağlamış Allah ondan da razı olsun. Yunus Emrem. Sevgi insaniydi ve ortalama 800 yıl aradan sonra bu sevgiyi hatırlıyorsak Allah'ın izniyle Onun sayesindedir. Vesselam. İyi akşamlar.
Yunan işgali hakkında Mühendis Necip'in düşüncesi
Muharebe iki ordunun muharebesi değil, iki milletin muharebesi... İş böyle olunca Yunanlılar er geç bir gün buradan tası, tarağı toplayacaklar... ... Büyük millet odur ki içinde bilinmez gizli kuvvet depoları vardır. Sıkıya geldikçe onları açıp kullanır...
Sayfa 206 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
263 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
İnkılâp denilen şey bir günde olmuyor.
Reşat Nuri Güntekin, insanların din ile nasıl kandırıldıklarını, sözde din adamlarının dini, insanların din hassasiyetlerini nasıl çıkarları uğruna kullandıklarını çok çarpıcı bir dille anlatıyor. Bağnazlığın kol gezdiği bir dönemde ilerici fikirleri ile Sarıova kasabasında aydın nesiller yetiştirmek isteyen Şahin hoca ve ona karşı çıkan kasabanın ileri gelenleri. Önce dindar geçinen bir kesim, Yunan işgali ile Yunanlıların safına geçen dünün sözde dindarları, Cumhuriyetin kurulması ile başındaki sarığı atıp melon şapka takarak en ilerici geçinen gene dünün dindarları. Ve günün adamı olmayı beceremeyip Cumhuriyetle birlikte saf dışı kalan gerçek bir aydın Şahin hoca... Dine değil, o dönemin dini elinde tutanlarına karşı bir tavrı var kitabın. Kraldan çok kralcıları ve her dönemin insanlarını da ele alır. Maalesef Yeşil Gece tüm karanlığıyla devam etmektedir. Şimdi bile...
Yeşil Gece
Yeşil GeceReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 20183,488 okunma
Reklam
Yunan işgali öncesinde İzmir'de düzenlenen mitingte de İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, vatan sevgisinin imandan olduğunu, İzmir'in asırlardır ezan sesleri yükselen semalarında kulakları tırmalayan çan seslerine katlanmaktansa şerefle ölerek şehadet şerbetini içmenin daha iyi olacağını açıklayarak konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu: Kardeşlerim... Ciğerlerinizde bir soluk nefes kaldıkça, damarlarınızda bir damla kan kaldıkça, anavatanımızı düşmanlara teslim etmeyeceğinize Kur'an-ı Kerim'e el basarak benimle birlikte yemin edin...". Rahmetullah Efendi, İzmir Valisi İzzet Bey'in Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri üzerine de; "Vali Bey... bu sakalım kanımla kızarabilir, ama bu alına Yunan alçağını sukûnetle selâmlamış olmanın karasını sürerek Huzur-u İlâhiye çıkamam” diye haykırmıştır.
Orduyu teftiş bahanesini bir kenara atan Mustafa Kemal, İstanbul hükümetinin ataletinden hoşnut olmayan subayları ve askeri birlikleri bir araya getirmeye girişti. Samsun'a vardıktan birkaç ay sonra, subay arkadaşlarını teşvik etmeyi başarmıştı. Ayrıca Erzurum ve Sivas'ta iki büyük kongrenin toplanmasına yardım etti; bu kongrelerde ordu mensupları ile sivil sempatizanlar işgale karşı bir araya geldiler. Kongrelerde Yunan işgali protesto edildi ve Müttefiklere karşı direnişin başladığı ilan edildi.
KORKUNUN YARATTIĞI PUT :İNGİLTERE
"Yere serilmiş olan Türkiye'nin, ancak verilecek hükmü bekleyen bir suçlu olduğu düşünülüyordu. Churchill , Türkiye’nin, ‘eski dostumuz? dediği İngiltere tarafından cezalandırılmasına hazır olduğunu, fakat Türk milletinin Britanyalılara değil, fakat nefret ve kin beslediği nesillerin düşmanı Yunanistan'a boyun eğeceklerini anladıkları andan itibaren kontrol edilemez hale geldiğini yazmaktadır.” (Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili Ingiliz Belgeleri, 195) Allah, kahırdan lütuf çıkaran kudrettir. Eğer Yunan işgali vücut bulmasaydı, Türk milleti, her nasılsa ‘dostumuz' deme noktasına getirildiği “Ingiltere'nin işgali'ne karşı çıkmak şöyle dursun, onu Allah'ın bir lütfu sayarak olduğu yere sinecekti. Tıpkı Padişah’ını Allah'ın bir lütfu saydığı gibi. Bu şuuraltı derinliklerindeki zihniyettir ki, hele bir de Mustafa Kemal'e düşmanlıkla yan yana geldiğinde, akıl almaz bir haçlı mahabbet ve hizmet psikolojisiyle en ‘dindar geçinen siyasal İslamcıları bile büyüleyip mest etmektedir.
Sayfa 183Kitabı okudu
652 öğeden 401 ile 410 arasındakiler gösteriliyor.