İnsan büyüdükçe
Anlıyor gurbetin hazin yönünü.
Ya da omuzları kaldıramıyor onca yükü
Bir zamanlar bayramlarımız vardı bizim
Dedelerimiz elimize harçlık sıkıştırır
Komşularımız küçük şekerlerle kandırırdı.
Bayramlıklarımız kirlenmesin diye
En uslu günümüz olurdu o gün
Ve küçük ağuşumuza deyince ana sıcaklığı
Yahut öpülünce baba denilen kutsallığın emektar eli
İşte ona mutluluk denirdi çocuk dilinde.
Aradan yıllar geçtikçe lisanımız edebimizi aştı
Hep olmak istediğimiz o büyüklük
Çocuksu saçmalıkların en başındaydı
Biz cehaletimize yenilip anlayamadık
Büyüdükçe yüreklerin küçüldüğünü
Bayramların bebeksi narinliğini
Şimdi yediden yetmişe herkesin dilinde aynı soru
Nerede o eski bayramlar
Aslında bayramlar hep aynı bayram
Ortada yanlış giden bir şeyler var
Değişen yalnız insanlar
Değişen yalnız insanlık.
....
“İnsanoğlunun ihtiyacı; incir yaprağını giysi yaptığı dönemdeki kadar yalın olmak, bir hırka ve bir lokma ile gönlü dolup taşan Yunus Emreleri, Mevlanaları örnek alarak, ömrünü güzellikten iyilikten yana harcayarak geçirmektir.”
Laçkalaşmış tenlerin dudaktan sevdalarına,
Gebe kalmış yaşanmışlıklar
Günübirlik sevdaların mezesi olan içkiler
Hatırı sayılır kahvelerin yerini almış
Vicdan yerine cüzdana bakar olmuş
Özentiyi kendine ilke edinen gençler
Kasıntı hareketlerle bütünleşmiş bedenler
Sanırsın ki küçük dağları onlar yaratmış hâşâ!
Biraz asiyim
Çokça da yalnız
Ağzıma geleni yazarım
Kalemim biraz bahtsız
Tenim şiir kokar
Gülüşlerim birer mısra
Sövgülerim sana kafiye
Sokaklarım kapına çıkar
...
Sayfa 30 - "Biraz Asiyim" şiirinden bir bölümKitabı okudu