Rivayet olunur ki, Şeyh Emrem Yunus Hazretleri, Tapduk Yunus'un halifesidir. Tapduk Yûnus Hazretleri'nin gözleri görmezdi ve ümmî idi. Tasavvuf ve bilgisinde devrinde benzeri yoktu. Emrem Yunus önceleri bilgin ve fazilet sahibi idi. Müftülük yapardı. Tevbesine sebep bu idi ki, Tapduk Yunus'un dervişlerinden birine bir fetvâ gerekti.
Yunus'un, Vilâyetnâme'de Hacı Bektaş-ı Velî'nin huzuruna gidişi anlatılırken şöyle deniliyor:
"Hacı Bektaşi Veli, Horasan diyârından Rûm'a gelip yerleştikten sonra veliliği ve kerâmetleri etrâfa yayıldı. Her taraftan mürid ve muhibler gelmeye, büyük meclisler kurulmaya başlandı. Fakir halli kimseler gelir, nasib alır
Her şey O'ndan, O değil... Her şey kendi derecelerinde Gayr... Gayr, gölge gibi, ama gölge onu ifâde etmiyor; gayr, ne O, ne O değil... Al sana, "olacağını olmak" düşüncesinin, varoluşun hakikati, aşkın hakikati; "ben"den kurtulmak, ben deyişin mevzuunu kaybetmesi, kendinden geçmek hakikati, solmaz renk-geçmez ân'a varmanın hakikati... Al sana, sümüklü Yunus Emre severlerinin anlamadığı, onun, hürriyetin ve aşkın mutlak hâlini ifâdesi: "Rengine boyandım, solmazam artık!"
Biz ne olduğunu bildiğimiz için, dünyanın hiçbir şeyine muhtaç değiliz. Arzumuz kendi isteklerimizden kaynaklanmıyor, sadece bir dünya gezintisindeyiz.