Tarih
Yusuf Akçura-Jön Türk propagandasına kapılmış Tatar bir Türkçüdür. Rus siyasetinden etkilenmiş olup Jön Türk mültecilerinin Kahire’de çıkan gazetesinde makale yayınlamıştır. Türkçülüğün manifestosu adlı makale, Üç tarzı siyaset başlığını taşımaktadır. Akçura, İslamcılık-Osmanlıcılık ve Türkçülük siyasetlerinin meziyetlerini birbiriyle kıyaslıyor ve haliyle Türkçülük siyasetini savunuyordu. Akçura’nın makaledi Zürher’e göre Türkçü siyasal amaçların ilk tutarlı ifadesi olarak addediliyordu. İmparatorluğun farklı unsurlarından bir Osmanlı ulusu vücuda getirmenin bir yanılsama olduğuna, sömürgeci güçlerin dünya Müslümanlarının siyasal birliğine ilişkin bir girişimi engelleyeceklerine, Türkçülüğün/Türklerin ve Türki halklarının desteğine sahip olacağına ve sadece Rusya’nın muhalefetiyle karşılaşacağına dikkat çekiyordu.
Sayfa 196
Azerbaycan'da Türkçülük Faaliyetleri
1811'de doğup, 1878'de ölen Ahundzade Mirza Feth-Ali, 1850-1855 tarihlerinde tam mahalli Türk şivesiyle ve Avrupa usulüyle birkaç komedi oyunu yazmıştır.
Sayfa 43
Reklam
Bolşevizmin etkisi altında olan Rusya Türklerinin değişen siyasal anlayışlarını işaret ederek, ''Osmanlı Türkleri de, diğer Türkler gibi, hakkı ve halkı seven onu düşünen bir Türkçülük, demokratik Türkçülük sancağı altında toplanmalı onu bütün gayreti, son gayreti ile müdafaa etmeli ve asla elinden düşürmemelidir.'' demektedir.
Türkçülük cereyanı, eski Osmanlı İmparatorluğu içinde Türk halkının hayata bakışlarını belli bir yöne meyletmeye çalıştı ve işlerin icaplarına uygun olduğu için başarılı da oldu: Bugün köhne ve sarsılmış Osmanlı İmparatorluğu yok; genç ve dinç Türkiye milli devleti var!
Emperyalist milliyetçilik yok olmaya mahkûmdur.
Türkçülük cereyanının gitgide iki kola ayrıldığını iddia etmek istiyorum. Bu iki cereyanı şimdi moda olan tabirlerle tarif etmek istersek, birisine "demokratik Türkçülük", diğerine "emperyalist Türkçülük" diyebiliriz. Demokratik milliyetçilik hakka dayalı ve sırf savunma amaçlıdır; gasp edilen hakkı almaya, gasp edilmek istenilen hakkı müdafaaya çalışır. Emperyalist milliyetçilik ise saldırı amaçlıdır, diğerlerinin hukukuna tecavüzü bile caiz görerek kendi milliyetini takviyeye çalışır. Saldırı amaçlı milliyetçilik dünyada henüz bitmiş değildir. Fakat zannediyorum ki bu tür milliyetçilik er geç yok olmaya mahkûmdur; Rusların, Avusturyalıların, Almanların başına gelen, bir gün olup diğer emperyalistlerin de başına gelecektir…
Türk milliyetçileri dilin Türkleşmesini, hukukun Türk hukuku olmasını ve bundan dolayı kadının asil Türk kanunlarına uygun bir hürriyet kazanmasını, bedayiin Türkçeleşmesini, yani şiirin, musikinin, resmin ...ilh. millî ̧ve asli olmasını, kısacası Türk kültürünün yabancı etkilerden kurtulup kendi asliyetini bularak gelişmesini temenni ediyor ve buna ellerinden geldiği kadar çalışıyorlardı. Fakat bütün bu kültürel hürriyet ve istiklâlin, siyasî sahada tam hürriyet ve istiklâl kazanılmadıkça elde edilemiyeceği Meşrutiyet tecrübesiyle anlaşılmıştı. Osmanlı devletinin siyaseti, sayısız sebeplerden dolayı, serbest olmadığı gibi, Türk'ün kültürü de Gökalp Ziya Bey'in dediği gibi bir çok kapitülasyonlarla bağlıydı. Bu kapitülasyonların bazılarını Doğu, bazılarını Güney, bazılarını da Batı Türk'ün boynuna takmıştı. Bütün bu ağır ağır halkaları atıp istediği gibi yürüyebilmek için Türk, hayat kudretini belirten ve gösteren bir iktidar ve hâkimiyet fiilini yapmak, başarmak zorundaydı. Burada siyaseten tam hürriyet ve istiklâl kazandı. Artık kültürel saldırıları birer birer söküp atmak yolu açılmıştı. Türk milleti, açtığı bu yolda enerji ve başarıyla devamlı ilerledi. Kültürel hürriyet ve istiklâlini sınırlayan engelleri ara vermeden kaldırdı ve hâlâ kaldırmakta devam ediyor.
Reklam
156 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.