-Tutamak sorunu. İnsanın bir tutamağı olmalı.
-Anlamadım.
-Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. Herkesin, "-Veli Ağa'nın öküzleri gibi öküz yoktur," demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben, toplumdaki değerlerin iki yüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutanağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlikte düşünen, duyan, seven bir kadın!
Her an ve her bakımdan Allah’a muhtaç olan insanların gözüne girmeye çalışmak ise vakti ve ömrü israf etmekten başka işse yaramayan hastalıklı bir tavırdır.
Tasavvuf, kalbin arındırılması ve madalyonun diğer yüzü olan nefsin terbiye edilmesi meselesini, tesadüfi,kuralsız,kontrol edilemez olmaktan çıkartıp disiplinli bir ameliyeye dönüştürmüştür.
“En iyi anti-depresan insanlara hizmet etmektir,
eğer depresyondaysanız kendinizle ilgilenmekten vazgeçin ve hizmet edebileceğiniz birilerini bulun.
Allah, sizi ona götürecek bir dünya yarattı.”