Savaş tarihi yerine bilim ve sanat tarihi okutsalar bu durum ilk nesille birlikte yirmi beş yılda değişir, savaşların yerini sanat ve bilim yarışları alır. Sanatta ve bilimde ileri oldukları kadar saygı gören milliyetlere ve uygarlıklara dönüşebilirler, böylece uygarlıkları da kalkınır. Belki o zaman yaşama saygı duymayı da öğrenirler ve insana dönüşebilirler. Savaş tarihini bırakmak, hatta kınamak zorundalar. Kendi kümelerinden görmedikleri insansıları öldüren bir uygarlıktan, yaşama saygıyı öğrenmeleri beklenemez. Öldürmenin normalleştiği, alkışlandığı, kahramanlık madalyalarıyla onurlandırıldığı bir yerde yaşama saygı var olamaz.
Çarpılıp toplandığınla kalırsın. Kimsenin bir şeyi olmana gerek yok. Özünü aramana da gerek yok çünkü bazen olmak istediğimiz ve aradığımız şeyler bize zaman kaybettirmekten başka birşeye yaramıyor. En güzeli akışına bırakmak.
Fyodor Dostoyevski'nin büyük başyapıtı "Suç ve Ceza," insanın zihinsel ve ahlaki derinliklerine dair ustalıkla işlenmiş bir psikolojik roman olarak karşımıza çıkar. Rus edebiyatının zirvesindeki bu eser, yazarın insan doğası ve toplumun karmaşıklığı üzerine derin düşünce ve çözümlemelerini sunar.
Roman, St. Petersburg'un soğuk
"Aşktan ölenler ne cennete ne cehenneme gidebilirler. Onlar için ebediyet olmaz, onlar cennet ve cehennemi yaşamışlar ve ruhları heyecanlarına, coşkunluklarına sarf edilmiş, bitmiş, yok olmuştur."