İyi bir şair, bir sanâtkardır, gücünü ahlakından ve anlayışından alır. Her ocağa bir sıcaklık verecek bir anlayış vardır, kimine etten şiirler edebiyat gelir, kimine gönlü övmelerdir edebiyat. Güzel bakmanın güzele bakmaya evirildiği çağda, yaraya tuz basılırmış gibi sevmeler de var, bir ipeğe dokunurmuş gibi sevmeler de. Şair, sanatını konuştururken dört nala koşan bir atın asaletiyle çarpıyor okuru; yele rüzgara katılırken tüm varlığıyla, nal sesleri yeri döver ve sarsar ya izleyeni, işte öyle bir sarsılma ile okudum. Hayranlığımın ifadesi mümkün olsaydı eğer, ağacından düşen bir yaprak gibi karışırdım bu sayfalara ve içimde sonsuz olurdu hislerimin tatlı busesi. Kar yağıyor bu gece, cümleler, kalbimdeki sıcaklıkla eriyen birer kar tanesi gibi geceye düşüyor, şu an sokağa inenlere nazire yapar gibi. "Harika, harika, harika!" diyerek okuyorum.
Haftalar geçti; yudum yudum içiyordum, kanmaktan korka korka. Merakımı harladım, gecelerin tam ortasında. Sol yanındaki narı kırıp atmış şair bu güzide sayfalara. Harika, harika, harika.
Kara bulanmış sokak lambasının ateşiyle varlığını duyurması gibi, hissine bulanmış ellerinden dökülen kelimelerde inciler buldum; öyle narin, öyle asi, öyle mahcup.
Şair, "Buradayım!" diyor, duyuyor musunuz?
Kitabı beğenmek mi? Kapıldım gittim rüzgarına.