632 syf.
10/10 puan verdi
Uzun kitap okumanın büyüsü üzerimde çok güçlü bir etkiye sahip, hiç yoktan bir hayranlığa sebep oluyor. Böyle olmasına şaşacak değilim çünkü alışkanlıklarına sarılan bir adamım. Hatta ben yaşadıkça öyküsünü okuyacağım bir karakter olsun isterim. Bunun için küçük bir kandırmaca biliyorum gerçi. Güncel bir yazarı, özellikle günce türünde takip
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139.2k okunma
Kör ve sağırlar için biriyle sohbeti kolaylaştıran ifadeleri öğrenmek zordur. Hem köy hem de sığır olanlar için bu güçlüklerin nasıldı arttığını bir düşünün! Sesin tonunu ayırt edemez, kelimelere anlam yükleyen iniş ve çıkışları duyamaz, konuşan kişinin yüzündeki ifadeyi göremezler. Oysa yüz ifadesi konuşmanın ruhudur.
Sayfa 35 - Bilge Kültür SanatKitabı okuyor
Reklam
Paul'ün on yaşında olduğunu biliyordu ama sekizden fazla göstermiyordu. Bir çocukta gördüğü en güzel yüze sahipti; seçkin bir zarafet ve incelikle bezeli yüz hatlarını, kestane rengi buklelerden oluşan bir hale çevreliyordu. Ağzı da hoştu, büzmeden dolgun görünen kırmızı dudakları hafifçe birbirine değiyor ve gamze olmaktan son anda vazgeçmiş gibi görünen minik köşelere doğru kıvrılıyordu. Sanki ruhu bedeninden çok daha yaşlıymiış gibi ciddi, ağrbaşlı, dalgın bir ifadesi vardı. Fakat Anne ona hafifçe gülümsediğinde, bu ifade aniden kaybolarak sanki birdenbire içinde bir lamba yanmış gibi çocuğu baştan ayağa aydınlatan, tüm varlığını ışıldatan bir gülümsemeye dönüştü. En iyi yönü de bunun sebepsiz, çabasız, yalnızca ender görülen iyi, tatlı bir kişiliğin yansıması olmasıydı.
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
“Bana daha sonra neler olduğunu anlatana kadar olmaz." Serilda ofladı. "Daha sonra neler olduğunu bilmiyorum." Gild'in yüz ifadesi paha biçilmezdi. Biraz canı sıkılmış, biraz dehşete kapılmıştı. "Nasıl bilmezsin? Bu senin hikâyen." "Her hikâye kendini hemen açık etmek istemez. Bazıları utangaçtır."
Sayfa 90 - Gild - SerildaKitabı okuyor
Benimle biraz daha dalga geçmeye hazır görünüyordu ama sonra gözleri büyüdü ve yüzünde tam bir dehşet ifadesi belirdi. Bakışlarını takip etmek için omzunun üzerinden baktım. Arkamı döndüğümde, bir kolunu belime dolayarak sakalının yanağımı sıyırmasına yetecek kadar yakınıma eğildi. Şu an neler oluyor? "Bunu istemenin delilik olduğunu biliyorum ama beş dakikalığına benimle gelirsen tarlalarını istediğin zaman bizzat sürüp ekeceğim. Tamam mı?" Cevap vermedim. Veremezdim. Bu sözler bir kulağımdan girip tam bacaklarımın arasına düşmüşken olmazdı. "Sadece benimle gel," diye fısıldadı. "Lütfen." Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama Noah o kadar yakındı ve beni o kadar sıkı tutuyordu ki bunun bir önemi yoktu. Ve lütfen kelimesi, günah işlemeden önce dilenen bir özür gibi dudaklarından dökülmüştü. Yine de kelimeleri toparlayamayacak kadar sersemlemiştim. En son ne zaman birinin beni bu şekilde kollarına aldığını hatırlayamıyordum. Daha da önemlisi, bunun hiç bu kadar ilahi bir his olduğunu hatırlamıyordum. Spor kompleksinin diğer tarafında gösteri yapan bir bando takımı, etrafımda dans edip dönen bir çocuk ve yakınlarda birkaç yüz kişi vardı ama odaklanabildiğim tek şey belimi kavrayan eldi.
Sayfa 106 - ShayKitabı okudu
Reklam
İğrenme duygusu belli fizyolojik durum, davranışsal eğitimi ve yüz ifadesi ile ilişkilendirilmektedir.
...yazgının anlaşılmaz bir kanunu işte! Akıllı adam, ya sarhoş oluyor ya da azizlerin bile katlanamayacağı bir yüz ifadesi takınıyor.
Her şey tanıdıktı da yüzündeki ifade yabancıydı.İnsan iyi tanıdığı birinde daha önce hiç rastlamadığı bir yüz ifadesi görünce,demek ki oluşan yabancılık duygusu çok etkili oluyordu..
Sayfa 331Kitabı okudu
iman sadece bizi Allah'a bağlayan bağ değil,müşterek kıyafet yüz ifadesi muaşeret şekli hülasa cemiyet hayatında nezaket ve merasim dediğimiz şeylerin yani karşılıklı münasebetlerin tek kaynağıydı.
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
Basiret Perdesi Varsa basiret üzerine perde çekilir mi? Siyah bir perde çekmişlerdi. Sakladıkları neydi? Tepeden bakıyor, müşteri diye aşağılıyorlardı. En tepeden birini indirdik aşağıya, perde yırtıldı. O gün bugündür perde dikiş tutmuyor. Çaldıkları paraları mı yetmiyor yeni bir perde diktirmeye! Yoksa yüz maske mi tutmuyor? Meğer bunlarda perdenin arkasından saklandığı sanılan basiretin b'si bile yokmuş. Tacir basiretli olur ifadesi sadece kanunlarda aldatmak için yazıyor. Önder Karaçay
Fatih Sultan Mehmed Han'ın ömrü, muazzam ideallerin gerçekleştirilmesi yolunda büyük gayretlerle geçmiştir. O, bizzat katıldığı 25 harbin yanında îmar faaliyetlerinden ve ilmî gayretlerden de geri kalmamış, bu sahalarda da dâimâ en zirveyi yakalamıştır. Husûsiyle İstanbul'un îmârına ehemmiyet veren Fâtih, saray, câmiler, medreseler, imâretler, su kemerleri, çarşılar, vakıflar ile hamamlardan başka, şehrin çeşitli yerlerinde dört bin dükkân yaptırarak vakfetmiştir. Büyük câmilerin yanındaki medreseler hâricinde 24 medrese, 12 han, 40 çeşme ve Halkalı su tesisleri ile iki gemi tersanesi ve kışla, Fâtih devri eserlerindendir. Fâtih, bunlara ilaveten Bursa'da 37, Edirne'de 28, diğer şehirlerde de 60 câmi inşa ettirmiştir. Onun en son seferi, kendisinin her zaman söylediği: "-Nereye gittiğimi sakalımın bir kılı bile bilecek olsa, onu koparıp atardım!.." ifadesi üzere herkesten gizli idi. Üç yüz bin kişilik muhteşem bir ordu ile yola çıkmıştı. Ancak henüz yolun başındayken zehirlendi ve Gebze'de şehîden vefat etti. Daha evvel de on dört defa Venedikliler tarafından zehirlenmek istenmiş, fakat hepsi de bertaraf edilmişti. En sonuncu zehirlenme ise, takdîr-i ilâhi olarak fark edilemedi ve koca Sultan, Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in müjdesine ilaveten bir de şehadet mertebesine nâil olarak şehîden Rabbine kavuştu. Rahmetullahi aleyh!..
Sayfa 138 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
Yüz ifadesi hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
Piyango kültürü
1960-1970 döneminin harika buluşu, lotaryacılık olmuştur. Haberleşme araçlarının gelişmesiyle beraber Türk halkı sürekli olarak yeni kolaylıkların, başka hayat düzeylerinin adını işitmekte, resmini görmekte, özlemini duymaktadır. Oysa bu özlemlerini karşılayacak imkân mevcut düzende hem yoktur, hem de kolaylıkla olmayacağını halk bilmektedir. Müşterilerin bu niteliğini piyasa çok iyi değerlendirmektedir. Sürekli yaptığı 'al, gene al, onu da al' telkinini güçlendirmek için bu kez 'eğer malımı alırsan şunu da bedava kazanırsın' şeklindeki yeni bir taktiğe başvuracaktır. Hâkim zümrelerce halka uygulanan bir koyup üç alma şartlanması, giderek günümüzün kültürü niteliğini almış ve toplumdaki iki yüz yıllık çürümenin genel bir ifadesi olarak insanların davranışlarını ve dünya görüşünü etkilemeye başlamıştır.
Tablonun bütününe baktığında herhangi bir değişiklik yoktu fakat tüm yüz ifadesi şüphe götürmeyecek şekilde değişmişti.
Sayfa 106Kitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.