"İddia ediyorlar ki Arap harfleri zormuş, kimse öğrenemez okuyamazmış, latin harfleri okuyup yazmayı yaygınlaştırmış, insanların bilgi düzeyini yükseltmiş...Etrafıma bakıyorum. İddiaların hep aksini görüyorum. Okuma yazma bilenlerin sayısı şu elli yılda yüz kişide elli kişiye bile çıkarılamamış, üstelik okuyup yazanların hali pek acıklı. İçlerinde okuldaki mecburi kitapların dışında kendi iradesiyle kitap alıp okuyan parmakla sayılacak kadar az. Oysa benim dedem mesela basit bir marangozdu, iki zahire sandığı dolusu kitabı vardı, ağır ağır kitaplar, tefsirler, Gazaliler, Camiler, Mevlanalar... Ne mi oldu bunlar? Okuma yazma bilmeyenlere miras kaldı? Okuyabilenler de okumadı. Zira toprağa gömdüler. Devletin memurları baskın yapar, yakalar, vay bu harfleri mi okutur, okursunuz diye hapse atarlar diye toprağa sakladılar. Nasıl olmuşsa bilmiyorum, vurmuşlar bize, biz vurmamışız."
Bir roman, herhangi bir roman okurken, içindeki her şeyin uydurma olduğunu gayet iyi bilmeli, ama okuma sırasında her kelimesine inanmalıyız. Nihayet kitabı bitirdiğimizde -iyi bir romansa eğer- onu okumadan önceki halimizden birazcık farklı olduğumuzu, sanki yeni bir yüz görmüş, sanki daha önce hiç geçmediğimiz bir sokaktan geçmiş gibi biraz değiştiğimizi görebiliriz. Ama tam olarak ne öğrendiğimizi, nasıl değiştiğimizi söylemek; bu çok zordur işte.
Reklam
Okuma-yazmayı öğrendiğin yaşından itibaren her yıl, gözlerin en az beş yüz kitabı taramış olsun. Yüzlerce sayfa yazı yazmış ol.
Sayfa 101Kitabı okudu
“Babam rahmetli,ne zaman alfabe konusu tartışılmaya başlasa küskün küskün başını sallar,bıkkınlıkla şöyle mırıldanırdı: “Bir gece okur-yazar olarak uyudum,sabahında okuyamaz yazamaz olarak uyandım!” Bunu başöğretmenim Hikmet beye söylediğimde suratı allak bullak olmuş,Babamın aleyhine yüzüme karşı bir şey söyleyemediği için de nutkunu tüm sınıfa atmıştı.Nutkun özeti şuydu: “Arap harfleriyle okuma yazma öğrenmek çok zor olduğundan..” Aradan neredeyse yüz yıl geçti satılan gazete ve basılan kitap sayısı ortada.Özetle,Biz okuma özürlü bir ülkeyiz! Demek oluyor ki okuyan bir millet olabilmenin yolu alfabeden geçmiyor.Öyle olsaydı,dünyanın en girift,en zor alfabesini kullanan Japonya’da bir gazetenin tirajı 20 milyon civarına ulaşmazdı.”
Mevlânâ'nın ünlü "Mesnevi"si gibi İbrahim Hakkı'nın adı geçen yapıtının (Marifetname) kimi bölümlerini de utanmadan okuma olanağı yoktur. Oysa bu yapıt da, kimi aydınlarımızca övülüp göklere çıkarılmıştır.(...) Oysa Şeyh Bedreddin'in yapıtlarında utanç verici, yüz kızartıcı en ufak bir bölüm yoktur.
Bu benim hayat hikâyem... Gece gündüz yaşadığım her şeyi buraya yazdım. Allah ne güzel dosttur!Ben, son Arap uyanışını gerçekleştiren ve milletini uyku­dan uyandırıp devletlerini kuran Hüseyin oğlu Abdullah... Ben, yani Avn oğlu Abdülmuîn oğlu Mekke emiri Muhammed oğlu Ali oğlu Hüseyin oğlu Abdullah.Annem Abdullah oğlu Haşan oğlu Muhsin oğlu Avn
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.