Selma, ona sunulan hayatı reddederek bulunduğu yeri daha küçük yaştayken terk etmiştir. Köyden ve köyün yaşam şartlarından kurtulup büyük bir şehirde yaşamaya başlamıştır. Gittiği yerde kendisine istediği gibi yepyeni bir hayat kurmuştur. Son ana kadar hayatından memnun olduğunu düşünmüş, ancak geçmişe yaptığı bir ziyaret onu gerçeklerle yüzleştirmiştir.
Peki, bu yüzleşme sonucunda ne olacaktır?
Selma gerçekten istediği hayatı mı yaşıyordur?
Yoksa içten içe köy yaşantısına karşı bir özlem mi duyuyordur?
Yeryüzündeki en korkunç şey nedir bilir misiniz? Sonunda her şeyin alışkanlık halini almasıdır. Karşısında kendimizden geçtiğimiz şeylerde bile bu böyledir.
Erich M. Remarque
Albertine Kayıp'ı serinin diğer kitaplarından ayıran en belirgin etmen, anlatıcının geçmiş, şimdi ve gelecek arasında kurduğu ilişkide acı ve hesaplaşmayı temel almasıdır.
Delilik böyle başlar.
Arkanızdan sinsice yaklaşır ve omzunuza dokunur.
Korku içinde dönmenize neden olur. Ve sonra tehlikeden uzak olduğunuzu düşündüğünüz anda saldırır.
Sizi sımsıkı yakalayıp gitgide daha dibe çeker.
Kitabın isminden dolayı seçtiğiniz kitap oldu mu hiç ? Benim oldu çok kere hem de. İşte bu kitap da onlardan birisi
“Sana gül bahçesi vadetmedim”
Üzerine günlerce konuşulabilecek bir söz, anlamı derin ya da bende bu kadar derin anlamlar bırakıyor bilemiyorum.
"I Never Promised You a Rose Garden"
(Sana Gül Bahçesi Vadetmedim), Joanne
Tatilimin bu başyapıtla başlaması ne güzel oldu. Bu sıkıcı, kara bulutların her yeri griye boyadığı pazar günü, dodi yanıbaşımda artık on dokuzuncu yaşının ortalarına giderken zar zor nefes alarak, ciğerlerinde gürültüyle solumaya çalışarak yatarken, içerden çamaşır makinasının sesi, annemin sesi, komşuların sesi birbirine karışmış odama
Bir roman ne zaman bir sanat eserine dönüşür? Kahramanı Vergilius, yazarı Herman Broch ve çevirmeni Ahmet Cemal’in sözcüklerinin büyüsü birleşip, yüzyıllar ötesinden günümüze uzanan bambaşka bir var oluşa konuk ediyor bizi. Okuduğumuz salt bir kurgu olarak kalmıyor elbet. Şiir, sanat ve felsefenin iç içe geçtiği satırlar aktıkça, Vergilius’un ölüm