Türkiye’de seçim atmosferi kendini hissettirirken en hararetli tartışma konularından biri de sığınmacılar ve Afganlar üzerine oluyor. Türkiye’de sayıları 10 milyonu bulan sığınmacıların ekonomik krizin de etkisiyle toplumda yarattığı kaygı ve rahatsızlık, bugüne kadar politika ile ilgilenmeyen insanları bile harekete geçirdi.
Türkiye’de
Kitabın isminden dolayı seçtiğiniz kitap oldu mu hiç ? Benim oldu çok kere hem de. İşte bu kitap da onlardan birisi
“Sana gül bahçesi vadetmedim”
Üzerine günlerce konuşulabilecek bir söz, anlamı derin ya da bende bu kadar derin anlamlar bırakıyor bilemiyorum.
"I Never Promised You a Rose Garden"
(Sana Gül Bahçesi Vadetmedim), Joanne
Delilik böyle başlar.
Arkanızdan sinsice yaklaşır ve omzunuza dokunur.
Korku içinde dönmenize neden olur. Ve sonra tehlikeden uzak olduğunuzu düşündüğünüz anda saldırır.
Sizi sımsıkı yakalayıp gitgide daha dibe çeker.
İstanbul’da Çatalca yakınlarındaki Podima Kasabasından Rusya’ya uzanan olaylar zinciri Kardeşimin Hikayesi..
Romanın kurgusunda iki ana eksen söz konusudur: Ben ve Mehmet.
Podima’da işlenen Arzu Kahraman cinayeti sonrasında konu ile ilgili haber yapmak üzere kasabaya gelen genç gazeteci kız ve Ahmet Arslan arasında gelişen diyaloglarla; Ahmet’in
Tatilimin bu başyapıtla başlaması ne güzel oldu. Bu sıkıcı, kara bulutların her yeri griye boyadığı pazar günü, dodi yanıbaşımda artık on dokuzuncu yaşının ortalarına giderken zar zor nefes alarak, ciğerlerinde gürültüyle solumaya çalışarak yatarken, içerden çamaşır makinasının sesi, annemin sesi, komşuların sesi birbirine karışmış odama
"Bana başa çıkma mekanizması olarak vahşi intikam fantazileri ver.
Flaş. "
Plastik oyuncaklar,plastik ayakkabılar,plastik çiçekler derken şimdi de plastik insanlar..
Koskoca bir hengamenin ortasındayız. Kurmalı bebekler gibi sabah uyanıyor,nefret ettiğimiz o işyerlerinde saatin ilerlemesini bekliyor, nefret ettiğimiz cehalet yuvası
Ne yazcağıma yazarken karar vereceğim ilk incelemem. İçimde sessiz kalan, bedenime hapsolmuş o çocuğa ithafen yazıyorum. 23 yaşındayım ve kendi üzerime hep çok düşündüm ancak bu kitap sayesinde ilk kez anladım kendimi. Evet geçmiş değiştirilemez ama ben geleceğimizin içimizdeki çocuğu anladıktan sonra benliğimize uyuyacak şekilde
Psikoterapi öyküleri ve psikoloji kitapları okumayı çok sevmekle birlikte, okurken hissetiğim zihinsel yorgunluk, bedensel yorgunluk ve duygularımı en uçlarda yaşamak, hikayelerin gerçek olması,Irvın Yalom’un hastalarına yaklaşımındaki samimiyet ve gerçekleri olağan akışıyla aktarmasına bağlı diye düşünüyorum.
Her hikayede muhakkak kendimizden,