"ey karalamalar, ey paslar
suyun izinin, anlamınkinin
emilip kaybolurken sınırsızlaştığı,
tanrı, çıplak çeper
aşınmanın, kertiğin
dünyanın bağrında aynı ıssız görüntüsü olduğu."
"Buluşalım
Öylesine yüksekte ki ışık taşmakta gibidir
Birbirine karışmış saatin ve çığlığın kadehinden,
Saydam bir akış, içinde
Bolluktan başka bir şey kalmayan, belirtilmiş.
Buluşalım, alalım
Avuç dolusu saf çıplak varlığımızı
Sabahın yatağından ve akşamın yatağından,
Zamanın izini kazdığı her yerden,
Değerli suyun buharlaştığı her yerden,
Birbirimize doğru yönelelim, sanki sonunda
Her birimiz bütün hayvanlar ve şeyler,
Bütün ıssız yollar, bütün taşlar,
Bütün akışlar, bütün madenler.
Bak,
Burada çiçeklenir hiç; ve onun taçları
Onun şafak ve günbatımı renkleri, onun
Yeryüzüne gizemli güzellik katkıları
Ve onun koyu yeşili bir de, ve onun dallarında rüzgâr,
Bizim içimizde olan altındır: maddesiz altın,
Sürmemenin, sahibolmamanın altını,
Rıza göstermiş olmanın altını, tek alev
İmbiğin biçim değiştirmiş yamacında."
"Bu fotoğrafın* bende ayrı bir yeri var. Beni şahsi hatıralarıma geri götürüyor ve ayrıca Henri Cartier-Bresson'un fotoğrafla olan ilişkisini anlamama yardımcı oluyor. Bu fotoğraf, benim yıllardır büyüyüp yetiştiğim bir kasabada 1970 yılında çekilmişti. Henri fotoğrafı bir kaç arkadaşımızla beraber her zamanki yolumuzda gezinmek üzere evimden
Temmuz 2017 Vitrini
Başlarken Yalnızsın Bitirdiğinde Daha da Yalnız
Başlarken Yalnızsın Bitirdiğinde Daha da Yalnız, Hasan Ali Toptaş, Everest Yayınları
Daha önce yayımlanmış olan Hasan Ali Toptaş’ın söyleşileri yeni ve genişletilmiş baskısıyla tekrar okuyucusuyla buluşuyor.
Toptaş’ın sözlü kültürden başlayıp modern edebiyata kadar
Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim
düşünün: sabah çok yakın
oysa ışıltı yok ortalıkta
nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık
henüz uyanmış bazıları
henüz uyumamış bazıları
bazıları uyanmış uykusuna doymadan
bazıları uykusuna varmadan doymuş
görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat
nasıl da sürüklüyor kendini