Milliyet asla kültür meselesi değildir. Milliyet ırk, kan meselesidir. Dil, zihniyet, edebiyat ve emsâli gibi kültür unsurları milliyet binasının ikinci derece malzemelerindendir. Milliyetin bünye ve yapısi böyledir. Onun fiziyolojik ve biyolojik selâmet unsurlarının sosyal ifadesi ise ahlak ve faziletdir. Uzvî, bünyevî ve fiziyolojik tereddilere uğrayan; yani bu suretle kanı bozulan, ahlak fesadına, zevke, sefahate düşen milletlerin yeri tarihin ebedî mezarlığıdır. Bu değişmez bir kanundur. Bunun eski ve yeni bir sürü misali vardır. Batmış milletler hep bundan batmıştır. Milliyet sâde kültür meselesi telâkki eden Fransanın da hâli görülmüştür. Şimdi Fransanın o us igesi (akıl sahibi) büyükleri milliyetin bu telakkisinden sefahet ve ahlak fesadına düşdüklerinden bu uçuruma yuvarlandıklarını idrak edib bunu alenen söyleyerek Fransada hakikî milliyeti kurmağa çalışıyorlar. -Rıza Nur
Kurtuluş Savaşı'nı Anlatan Rıza Nur Bey
"Bütün tafsilatı ile fedakârlarının, kahramanlarının adlarıyla yazılması lazımdır. İçlerinde bulunmadım. Yazamam. Aralarında bulunan biri yazıp tarihe tevdi etmelidir. Hatta bunların adlarını havi oralarda birer abide dikmelidir. Milli terbiye ve çocuklarımızın kahramanlığa sevk ve Türklüğü müdafaa duygularını yükseltmek için bu kıyam ve savaşlara dair eserler yazılmalıdır." tavsiyesinde bulunur. Yine Millî Mücadele günlerine ilişkin birisi kendi gözleriyle gördüğü, diğeri işittiği iki menkıbe naklederek bunların da tarihe yazılmasını, mal olmasını ister: "Bu yollarda giderken mühimmat nakleden kağnılara rast gelirdim. Bir kağnı iki büyük top mermisi nakledebiliyor. Yağmur var. İhtiyar bir köylü, paltosunu çıkarmış, mermileri örtmüş kendisi sırsıklam. Şu mübarek Türk mermiyi canından ziyade düşünüyor. Kastamonu'da bir şey hikäye ettiler. Cephane gelmiş, kağnıları toplamışlar. Bir kadın da sırtında birkaç aylık çocuğu ve kağnısı ile gelmiş. Herkes acımış "Kadın sen köyüne git!" demişler. Kadın ağlamış ve "Bırakın! Bunun babası gâvurun karşısında öldü. Oraya cephane taşıyayın. Bu da, ben de bu uğurda ölelim. " demiş. Gözlerimden yaş geldi. Bu Türk'te bu hamiyet nedir. Millî harekette böyle menkıbeler binlercedir."
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
Meşhur Türk Tarihini yazma hevesi
Fakat düşünüyorum ki, milletin şahıslarının sıhhatine hizmet devede kulak nev'indendir. Asıl bu milletin hastalığı, styasî, harsî ve ilmîdir. Bunlara hizmet etmek asıl hizmettir. Hekimlik maişet, bunlar da amatör ve zevk-i sanatım olsun dedim. Balkan Harbi'ne kadar milletin meydana çıkması aleyhinde idim. Bunun gizli din taşır gibi taşırdım. Balkan Harbi neticesi bu korkumu izale etti. Hem de Rum, Arnavut, Bulgar, Ermeni ve emsalinin yaptıkları şeyler Türklüğümü galeyana getirdi, Bu millete Türklüğünü bildirmek, atalarının şanlı zaferlerini, menkıbelerini öğreterek ona millî benliğini vermek, en mühim ve en evvel olan bir iştir kanaatini hasıl ettim. Bumun için de bir Türk Tarihi yazmalıdır, dedim. Bu yolda tetkikata başladım." Dr. Rıza Nur
Sayfa 120Kitabı okudu
Birlikte öğrenen çocuklar, birlikte yaşamayı da öğrenirler.
Sayfa 283 - Eğitimde KapsayıcılıkKitabı okudu
“En iyi ve akıllı ebeveynler kendi çocukları için istediklerini, toplumun bütün çocukları için istemelidir…” John Dewey
Sayfa 153Kitabı okudu
Üzülerek bitiriyoruz...
Dr. Rıza Nur, 8 Eylül 1942 Salı günü, yazı masası üzerindeki dergisinin 19, sayısına müsvedde ve tashih üzerine başını koymuş bir halde ölü bulunmuştur. Rıza Nur'un üzerine manevi oğlu Atsız, kalan yazılarla 18 Fylul 1942'de 18. sayıyı yayımlar. Rıza Nur'un Tanrıdağ'da yayımlanan "Millî ilâhi"sinin sonu şu cümleyle bitiyordu: "Sen
Sayfa 243Kitabı okudu
Reklam
39 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.