Sevgi her şeyin ilacıdır..
Beyaz Diş'in hüzünlü hikayesi beni derinden etkiledi. Jack London'ın eşsiz anlatımıyla hikayeyi adeta yaşadım. Başlangıçta Beyaz Diş'in yavruyken belgesel tadındaki hikayesini gülümseyerek okudum. Yavru kurdun gözünden annesini, babası tek kulağı, doğduğu mağarayı, hayatla ilk tanışmasını ve ilk mücadelelerini hayranlıkla okudum.
Maalesef Beyaz Diş'in hayatı insanla tanışmasıyla altüst oluyor. Beyaz Diş'in tanrı olarak adlandırdığı insanlardan yediği dayakları, gördüğü işkenceleri ta içimde hissettim. Gözyaşlarımı tutamadım.Yaşadıkları yüzünden insanlardan nefret eden Beyaz Diş daha da zalim oluyor.
Okurken hep umut ettim zavallı kurdu seven, birazcık da olsa başını okşayacak bir insanla karşılaşmayacak mı diye. Ve kitabın sonlarında içim rahatladı. Nihayet Onu seven biriyle karşılaştı Beyaz Diş ve bu sevgi onu değiştiriyor. Sevgi her şeyin ilacıdır diye boşuna söylememişler.
Jack London bu eserinde şunu gösteriyor: insan kadar vahşi yaratık yoktur. İnsan dışında doğadaki tüm canlılar kurtlar, vaşaklar,gelincikler... yaşamlarını sürdürebilmek için iç güdüsel olarak avlanıyorlar ama insan öyle değil çıkarı için yapamayacağı kötülük, zalimlik yok.
Kitabı okumanızı tavsiye ederim. Beyaz Diş dayak yerken işkence görürken kitabın içine girip Onu kurtarmak için kendinizi zor tutacaksınız kendinizi...
Kitabı anlatan kelimeler: Aksiyon. Zalimlik. İhanet. Gerçek. Duygu. Son. Öfke. Dostluk.
Kitap HERŞEYİYLE muhteşem idi. Sonu ile... Zaten sonundan sonra artık Sabah Yıldızı'nda ne yapabilirsin ki Pierce Brown?
Yazımı, betimlemesi, yalanı, gerçeği, ihaneti. Kelimeler yetmez. İnsanı en çok sinirlendiren şey ise bazı karakterler hakkında ne düşüneceğini bilmiyorsunuz. O mu? O mu?
Harika bir kitaptı. Bazı ufak detayları kaçırdığını için bazı şeyleri anlayamadan okusam da, Sabah Yıldızı'nı HEMEN alacağım.
Kitabı betimleyecek, bazı karakterlere olan sevgimi, bazı karakterlere de olan nefretimi betimleyecek kelime bulamıyorum. Yani kitap geleceğin Harry Potter'ı.
Yani... Alın okuyun. Ben şuan karar verdim. Fuar Samsun'a geldiğinde Pegasus'tan ciltlilerini almalıyım
364 syf.
10/10 puan verdi
Karlı bir günde, yeni yılın ilk günü hediye edildi bu kitap bana. Kitabın ön sayfasında ise şu not yazılıydı; "mükemmel bir hayat bizi bekliyor".
Notu okuyup teşekkür etmek için kafamı kaldırdığımda mükemmel bir hayat vaadeden adamın elinde bir yüzük vardı ve bana evlenme teklifi ediyordu.
Kitabın hayatıma giriş şekli dolayısıyla
Yine bir Yaşar Kemal ve yine bir şaheser. Bu yazarın dilini, üslubunu beğenmemek elde değil. İnce Memed serisi ve Yılanı Öldürseler eserlerinden sonra bu kitabı okumak özlemişim be Yaşar Kemal'i dedirtti. Öylesine muazzam betimlemeler ki... Ağrı Dağı'nın eteklerinde hissettim. Doğubeyazıt'a gitmiş kadar olduk. Saray'ın etrafında gezdik, Van
Polisiye romanları denince ilk akla gelen isimlerden sevgili Ahmet Ümit'in bu kitabında kendi düşünce, eleştiri yazıları yer alıyor. Yazılarının çoğu geçmiş zamanlı gazete ve dergilerde yayımlanmış. Ahmet Ümit sevdiği yazarları da bir güzel ağırlamış sayfalarında, hayatlarının bilinmez noktalarını bir dedektif gibi incelemiş; Kafka, Dostoyevski, Mevlana, Edgar Allan Poe, Çehov, Orhan Kemal, Yusuf Atılgan, Patricia Highsmith bunlardan birkaçı.Suçla edebiyatın birbirine olan komşuluğunu ve insan ruhunun arka bahçesinde yeşeren kötülük, zalimlik ve şiddeti araştırmış. Kitap benim için harikaydı. Bakış açım farklı yönlere çevrilip durdu. Okumak isteyenlere öneririm.
Kitabı anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum. Kadınlarla yatıp kalkma isteğimiz, doyumsuz arzularımiz yüzünden başlayan bir işkence zulüm zalimlik maldan öteye değersizlik güryani içinde kalmış fahişelik yapan kadınlardan mi , asıl namussuz kalmış erkeğin kendini korumak için namus tabelasını yüklediği kadınları nasıl eleştirdigi ve hor gördüğünü mu bilemiyorum.
Neyse kitaba biraz gelecek olursak kitap fahişeligin ilk çıktığı yunan kültüründen başlıyor daha sonra getirdiği paralar doğrultusunda kilisenin elinde nasil artıgini , batıya nasıl yayıldıgi , kadınlara çektirilen eziyeti .hiç bir şekilde insan yerine konulmaması üzerine başlayıp gününüz dönemine kadar fahişelik , travesti , genelevi, teleevleri ele almış diyebiliriz.
İnsanlığından utanmak isteyen erkeklerin, Kendicinslerinin çektiği acılara gözyuman kadınların ve fahişelerin de insan olduğunu öğrenmek isteyenlerin okumasını tavsiye ediyorum.
