Ne güzel cahildik, Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Dışarıda kar... Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu... Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Okuduğum şiir kitaplarının en temizi en berrağı diyorum sürekli. Ne zaman şiir okumak istesem elim bu kitaba gidiyor. tek kelimeyle mu-az-zam
Şiirler
ŞiirlerErdem Bayazıt · İz Yayıncılık · 20215.3k okunma
Reklam
1923' te geçmiş konuşmadır. TBMM'de Milletvekili maaşlarına zam yapılması gündemdeydi ve o sırada geçen konuşma şudur: Yıl 1923. "Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz ne kadar verelim?" diye Atatürk'e sorarlar. Atatürk der ki: "Nasıl ayarlarsanız ayarlayın ama ÖĞRETMEN maaşlarını geçmesin." Mustafa Kemal Atatürk
"Bir yerde okudum, çocuklar aynı masal kitabını elli kez okuturlarmış ana babalarına. Bu davranışlarının sebebi dünyanın tutarlı, güvenilir bir yer olduğunu görme isteği imiş. Bilgilerin akşamdan sabaha değişmediğini görmek için, belki de anne babalarının yalan söylemediğini görmek için, ezberledikleri halde aynı kitabı tekrar tekrar okuturlarmış. O halde biz çocuğa yalan söylediğimiz zaman 'Bu dünya güvenilir bir yer değil' mesajını vermiş oluyoruz. Güvenmeyeceksin, babana güvenmeyeceksin, annene, komşulara, 'Bu mala zam yok' diyen, 'Devalüasyon yok' diyen yetkililere güvenmeyeceksin, Türk Lirası'na güvenmeyeceksin, döviz alacaksın, hatta bankaya da güvenmeyeceksin, dövizini evinde saklayacaksın. Bu kadar güvenilmez ortam, üçkâğıtçı yaratır, gemisini yürüten kaptan üretir.
Pembe giyenlere, hizmetlerinden dolayı ödeme yaparken kendimizi daha rahat hissettiğimizi tespit ettiler. İngiltere’de Boots ve Marks & Spencer (orada gıda da satıyor) mağazalarında bütün tezgâhtarların pembe gömlek giydiğini gördüm. Bu devamlı politikalarıdır, diye düşünüyorum. Bu kitabı okuduktan sonra bizde de çek senet mafyası, tahsilata pembe gömlek giyerek gider herhâlde. “Ağabey çok paranı aldık; ama herhâlde kendini çok rahat hissediyorsundur!” ya da şirketlerde şöyle konuşmalar geçecektir: – Banu Hanım ne o? Pembe gömlek giymişsiniz, zam mı isteyeceksiniz? – Şey, evet efendim. Siz de mi okudunuz? – Bana pembe membe işllemez, çık dışarı!
Mesela en mutlu anınızda, cenazenize kaç kişi gelir diye kabaca bir tahmin yapabiliyor musunuz? Korkunç bir bilinmeyenle karşı karşıyasınız ve her şeyi siz, hatta sadece siz biliyormuşsunuz gibi yapıyorsunuz. Her şeyin en iyisini sizin hak ettiğinizi düşünüyorsunuz. O zam da sizin hakkınız, o ev de, o tatil de, hatta o adam da. İki kuruş için yapamayacağınız bir şey yok gibi duruyor buradan bakınca...
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
Siz zam zannediyorsunuz... Peeling o. İnce ince soyma yöntemi.
Sayfa 252Kitabı okudu
GÜLSE KUR4LLARI-2 Havaalanına gideceksiniz ve geç kalmışsınız. Sırasıyla şunlar olur: Taksi bulamazsınız, trafik tıkanır, bavulunuzun sapı kopar. Kan ter içinde, son dakika, havaalanına vardığınızda, uçağınızda iki saatlik rötar vardır! Bu ve bunun gibi olayların sebebini biliyorum. Yukarıda birileri bizimle dalga geçiyor. Bir tür kozmik kamera şakası! Eşofmanın üzerine pardösü giyip, en berbat halinizle köşedeki bakkala gidersiniz ve hayatınızda kendinizi en çok beğendirmek istediğiniz insanla burun buruna gelirsiniz! Kırk yılda bir işi kırıp alışverişe çıkarsınız ve o gün muhakkak patronunuza rastlarsınız. Yemeğe misafir çağırdığınız gün, hem elektrik hem su kesilir. Açık hava düğününüzde yağmur yağar, hayatınızın en önemli partisinden bir gün önce grip olursunuz! Zam isteyeceğiniz gün, uyuyakalıp toplantıya gecikirsiniz; aylar-dır beklediğiniz maç başlamadan dört dakika önce yayın kesilir. Hayat böyledir
Önce uyuşturacak sonra alıştıracaklar. Akabinde her şey sıradanlaşmış olacak. Günlük hayatın bir parçası gibi. Yatağından kalk. Kahvaltı yap. İşe git. Haberleri oku. Hımm yine ölümler varmış. Yazık. Aaa dolar, euro ile yarışıyormuş. Aman canım ne olacak Allah'tan döviz borcumuz yok. Ee dünkü maç ne oldu? Yenildiniz mi? Ah unutmadan; akşama dışarı çıkalım mı? Ayy kıyafet bakmam lazım hafta sonu kuzenimin düğünü var. Eve gelirken ne almamı istersin? Yemek yer, su içer, sigarayı ciğerlerine çeker gibi normalleştirmiş olacaklar sen farkına varana kadar. Televizyonda ne var? Haberler! Aaa geç geç ya her gün aynı şeyler. Seçim haberleri, zam, işsizlik ve yine ölümler. Sen diziyi aç! Geçen hafta heyecanlı yerde bitmişti… |Önder Deniz Çavuşlar
Schubert bu eseri 1826'da yazmıştı. Bir yaz günü, pazar sabahı Schubert dostlarıyla dolaşırken yakın arkadaşı Tieze'nin Zam Bierstack bahçesinde,bir masada oturduğunu görüp yanına gitmişti.Tieze'nin önünde, açık bir kitap vardı.Schubert kitabı alıp sayfalarını karıştırdı.Bir sayfada durdu, o sayfadaki şiir gösterdi ve "Aklıma çok tatlı bir melodi geldi, keşke yanımda bir nota kağıdı olsaydı" dedi. Arkadaşı Doppler, bir tren biletini arkasına birkaç nota çizgisi çiziktirdi. Schubert o bahçede çalınan kemanların, oradan oraya koşan garsonların ve eğlenen insan kalabalığının arasında bu ölümsüz melodiyi yazdı. Eserin orjinali şan için bestelenmişti.
Sayfa 278Kitabı okudu
Reklam
Alışıyorduk çünkü, kanlı ellerle yaşamaya alışıyorduk. Bir çocuk öldürülüyordu mesela, daha 14 yaşında ulan! Ve birileri meydanlara çıkıp evladını kaybetmiş bir anneyi yuhalatabiliyordu. Yuhalıyordu da kitle. Kitle alışıktı çünkü ölümlere. Ölümün kendilerinden uzaklığına alışıktı kitle. Çalışınca değil kısaca, alışınca oluyordu bu ülkede herşey. Alışınca bir şeyler mümkün olabiliyordu. Çünkü alışınca daha kolaydı devam etmek. Alkışlamak, eleştirmek, yuhalamak, sevmek ve nefret etmek daha kolaydı. Yaşamak daha kolaydı alışınca. Gazeteleri okuyup akli dengemizi hala koruyor, haberleri izleyip en yakın bıçakla bileklerimizi kesmiyor oluşumuzun tek nedeni alışıyor oluşumuzdu. Çünkü alışınca her şey, alışılagelmiş oluyordu. Biz de devam ediyorduk. Yaşamaya, ilerlemeye, zam istemeye, pazartesi sendromlarına, arkadaş buluşmalarına, sevişmeye, yürümeye, unutmaya, uyumaya... hepsine devam ediyorduk -yani yaşamaya. Çünkü biliyorduk, bu ülkede işler çalışınca değil, alışınca yürüyordu. Adalet yerini bulunca değil, adaletsizliğe alışınca temize çıkıyordu ayakkabı kutularında milyonlar saklayan alınlar ve zerre kadar utanmadan yapılıyordu alnı aklanmışlar tarafından balkonlarda konuşmalar. Çünkü çalışınca değil, alışınca unutuluyordu her şey. Unutmaya alışılıyordu... ve yavaş yavaş unutuluyordu... Unutulu... unutu... unut...-tuk bile.
‘’ Şu memleketin haline bakın: Vatan haini Nazım Hikmetof, Bursa'da, adeta lüks içinde yaşatıldı. Şehirde dolaştırıldı. Karısının oraya gelip gece kalmasına izin verildi ve Hikmetof'un veledi burada peydahlandı. Vatan haini Sabahattin Aliyef de Konya'da hastaneye naklolunarak aynı itibarı gördü. Ama iş Türk Harbiyelilere gelince o zaman infaz sistemi işlemeye başladı. Soğuk ve rutubetin başladığı bu günlerde bu 21 genci sığındıracak bir yer mi yok? 15 milyarlık bütçesi olan devlet, tesadüflerin mağdur ettiği bu talihsizlerin sağlığını korumak, onların kaybolmasına engel olmak için birkaç bin liralık bir masraf yaparak bunları insan gibi yaşayacakları bir binaya götüremiyor mu? Böyle bir bina yoksa kiralanamaz mı? Bütçe imkânsızlığı mı? Mebus maaşlarına zam için 40 milyon liralık tahsisat ne kolay kabul edilmişti!...’’
"Türkiye Komünist Partisi'nin ele gelen gizli faaliyet programında "Müslüman azınlıklardan kürtlere ve lâzlara Moskova'nın emri ve idaresi altında olmak şartı ile İstiklâl verileceği" açıkça yazılıdır. Bunu Yöncülerin de bilmesi icap eder. İşte asıl önemli alan ve üzerinde şiddetle durulması gereken nokta da budur. Dikkat olunursa bugün de aynı duruma gelinmiştir. Parti kavgaları, perde arkası oyunlar, Zonguldak olayları, mebus maaşlarına zam, solcu tahrikler, demeçler, tavizler, kitap toplamalar ve arkasından Kıbrıs'ta Rum hareketi yabancıya, hele düşmana koz vermede eşimiz yok. Kafalar işlemiyor. Siyasi tahmin yapan politikacı bulunmuyor. Üstelik de memleket mukadderatını yönetenler ne kısa, ne de uzun vadeli bir millî siyaset güdemiyor. Günlük politika ile bir devlet ancak bu kadar idare edilir.’’
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.