Hayal edin, Alman büyükelçisisinin kızı olarak 1800lü yılların sonunda İstanbul'da yaşıyorsunuz. Şişik elbiseler, balolar, piyano dinletileri, kibarca tokuşturulan kadehler, mum ışığı, cibinlikli dolgun bir yatak, altın varaklı mobilyalar... Hayal gücü ya bu, elbette bir önceki cümle ikinci cümledeki sembollere temas edecek diye düşünürüz.