Dostoyevski der ki: "Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil; o kişide bilmediğin bir zamanın, beklenmedik bir anında kendini bulmaktır."
Nedense çok kötü şeyler olduğunu düşünüyordum. Bu kadar gizem ve kasvetli bir hava olması normal değildi. Çalışanlar hiçbir şey bilmeseler de sanki bir şeylerden korkuyor gibiydiler. Hepsinin rengi atıyordu ben gidince. Arada uğrayıp bir şey bulup bulamadıklarını soruyordum. Cevap alamayacağımı anlayınca gitmeyi de bıraktım. Sanki bir efsane biliyorlarmış da bana anlatılmıyormuş gibi hissediyordum her seferinde. Bunları düşündüğümde yine sonuçsuzluk beni yormuştu artık. Nereye bakacağımı, kime soracağımı bilmeden bir boşlukta sürüklenmek gibiydi. Çevremdekilerin söylediği yoluna bak, geleceğin için uğraş demeleri de ayrıca moral bozucu etkenlerdendi. Bir insan nereden geldiğini, ailesini, geçmişini bilmek istemez miydi? Ağaç kovuğundan çıkmadığıma göre bütün bu bilgiler mevcut ama sadece ben ulaşamıyordum. Gerçekten boşlukta, hiçlikte kalıyordu insan. Hayat herkese zor ama bana daha çok manasız geliyordu. Bir hiçken neyin değeri olabilirdi ki. Ben sadece ben varım zamanın birinde dünyaya inmiş ve kaybolmuştu sanki. #Kitaptan #Alıntı:
Reklam
İYİ GECELER :)
Zamanın birinde bir memlekette, ağzından küfür ek­sik olmayan bir adam yaşarmış. Nerde hoşuna gitmeyen bir durum görse basarmış küfrü. Memleketin en küfürbaz adamı olarak nam salmış tabi. Herif bu kötü namından rahatsız­lık duymaya başlamış; fakat küfretme alışkanlığından da bir türlü vazgeçemiyormuş. Gitmiş bir tekkeye. Şeyh efen­diden derdine
Sayfa 172 - Hah ha, hah ha :DKitabı okudu
"Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır."
Zamanın birinde birine sormuşlar: cehennemde iş var, gider misin? Giderim demiş, maaş kaç?
.. Çok fazla düşündüğümüz şeyler,sonunda aşırı doygunluk noktasına ulaşır... Günün birinde ilginçliğini kaybedecek olan muammaları çözmek için sağlığımızı ve servetimizi feda etmememiz gerekir.
Sayfa 2818Kitabı okudu
Reklam
"Geceyi, gündüzü güneşi ve ayı sizin istifadenize vermiştir. O'nun emrine bağlıdır. Elbette bunların her birinde aklını başına alıp düşünenler için dersler vardır." 16|Nahl,12.
Yokuş
Çok geçmeden sol gözüm duvara saplı olan iğneyi fark ediyor. Bir zaman önce duvarın en yumuşak yerine ona acı vermek için saplamış olmalıydım. Tek elimle ağzıma iyice bastırıp diğeriyle onu duvardan çıkarıyorum. Şimdi hızlıca ağzımı dikebileceğim bir şeyler bulmalıyım. İlk gördüğüm şeyse iki duvarın kesiştiği yerde kuruyup kalmış bir kelime. Zamanın birinde defterin içinden yanlışlıkla düşüp duvarların arasında sıkışıp kalmıştı. İlk başta ona ne yapacağımı bulamamış, daha sonra da sıkılmasın diye sürekli okumuştum. Fakat tekrar tekrar okunmaktan dolayı anlamını kaybetmeye başladığı için bunu yapmayı bırakmış, ona yepyeni bir anlam vermeyi denemiştim. Farklı bir şeyi ifade etmekse onu oldukça heyecanlandırmış, verdiğim anlamı üzerinden attıktan sonra hemen yeni bir anlam vermemi istemişti.
Daniel'in büyük bir fikri daha vardı. Tanrı onlara sonun yaklaştığını göstermek için Mesih adında çok özel bir gizli ajan gönderecekti. Mesih onları nihai saldırı için hazırlayacaktı. Mesih "kutsal yağ sürül­müş kişi" anlamına gelir. Geçmişte Yahudiler kendi­lerini yönetmesi için bir kral tayin ettiklerinde onun Tanrı'nın hizmetkarı olduğuna dair bir işaret olarak başına yağ sürmüştü. Daniel, İsrail halkına zamanın ve çekilen acıların çok yakında son bulacağını söy­lüyordu. Sonun yaklaştığının işareti de Mesih'in ge­lişi olacaktı. Ancak Mesih dış uzaydan gelmeyecekti. Gökyüzünden yere inmeyecekti. Kendi aralarında yaşayan biri olacaktı. Günün birinde ortaya çıkacaktı, kimliği deşifre olacaktı. Belki de halihazırda bura­daydı - bu nedenle gözünüzü dört açın! Böylelikle Daniel, İsrail halkına bir süre sonra acılarının sona ereceğini ve Tanrı'nın onların gözdeki gözyaşlarını sileceğini söyleyerek umut aşıladı. Halk gözünü dört açıp Mesih'i beklemeye başladı. Ama Mesih hiçbir zaman gelmedi. İşler daha da kötüye gitti.
Uzak diyarların birinde dört eşiyle birlikte yaşayan bir kral varmış. Bu kral, dört eşini de sahiden pek severmiş. Dördüncü eşinin üzerine çok titrer, gözlerinin içine bakarmış. En güzel elbiseleri onun için yaptırırmış, en değerli mücevherleri ayaklarının altına serermiş. Üçüncü eşine de ayrıca çok düşkünmüş. Güzelliğiyle gururlanırmış.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.