"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
Gururla söyleyebilirim: "Bu dünyadan bir
Ahmet Hamdi Tanpınar geçti ve ben onu okuma şerefine nail oldum." Bazı yazarlar vardır, geç tanırsın. Bazıları da vardır ki, geç tanımanın daha kötüsü: yanlış tanımak...
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim,
Baştan belirteyim garip garip anlamlar çıkmasın, burada yazarın şahsı ile ilgili düşüncemi değil, eserle ilgili görüşlerimi paylaşıyorum ama yazara toz kondurmayız derseniz yapacak birşey yok, okumamanızı, ya da okumadan yorum yapmamanızı tavsiye ederim. Sadece ESERLE ilgili düşüncelerimi ve deneyimimi yazmaya başlayayım o zaman!
Bazen bazı
Nedense çok kötü şeyler olduğunu düşünüyordum. Bu kadar gizem ve kasvetli bir hava olması normal değildi.
Çalışanlar hiçbir şey bilmeseler de sanki bir şeylerden korkuyor gibiydiler. Hepsinin rengi atıyordu ben gidince. Arada uğrayıp bir şey bulup bulamadıklarını soruyordum.
Cevap alamayacağımı anlayınca gitmeyi de bıraktım. Sanki bir efsane biliyorlarmış da bana anlatılmıyormuş gibi hissediyordum her seferinde. Bunları düşündüğümde yine sonuçsuzluk beni yormuştu artık.
Nereye bakacağımı, kime soracağımı bilmeden bir boşlukta sürüklenmek gibiydi.
Çevremdekilerin söylediği yoluna bak, geleceğin için uğraş demeleri de ayrıca moral bozucu etkenlerdendi. Bir insan nereden geldiğini, ailesini, geçmişini bilmek istemez miydi?
Ağaç kovuğundan çıkmadığıma göre bütün bu bilgiler mevcut ama sadece ben ulaşamıyordum.
Gerçekten boşlukta, hiçlikte kalıyordu insan.
Hayat herkese zor ama bana daha çok manasız geliyordu.
Bir hiçken neyin değeri olabilirdi ki. Ben sadece ben varım zamanın birinde dünyaya inmiş ve kaybolmuştu sanki.
#Kitaptan #Alıntı:
Sitede yaptığım ilk inceleme, Van Gogh aşığı olduğum için bu kitabı puanlayarak geçmem çok büyük vefasızlık olurdu, dolayısıyla uzun bir inceleme olacak… En başta söyleyebilirim ki sayısız kaynak okudum, video izledim Van Gogh’la ilgili, ancak bu eser tamamen birinci dereceden bir kaynak, o yüzden onu başkalarından değil, kendinden tanımanızı
Çok geçmeden sol gözüm duvara saplı olan iğneyi fark ediyor. Bir zaman önce duvarın en yumuşak yerine ona acı vermek için saplamış olmalıydım. Tek elimle ağzıma iyice bastırıp diğeriyle onu duvardan çıkarıyorum. Şimdi hızlıca ağzımı dikebileceğim bir şeyler bulmalıyım. İlk gördüğüm şeyse iki duvarın kesiştiği yerde kuruyup kalmış bir kelime. Zamanın birinde defterin içinden yanlışlıkla düşüp duvarların arasında sıkışıp kalmıştı. İlk başta ona ne yapacağımı bulamamış, daha sonra da sıkılmasın diye sürekli okumuştum. Fakat tekrar tekrar okunmaktan dolayı anlamını kaybetmeye başladığı için bunu yapmayı bırakmış, ona yepyeni bir anlam vermeyi denemiştim. Farklı bir şeyi ifade etmekse onu oldukça heyecanlandırmış, verdiğim anlamı üzerinden attıktan sonra hemen yeni bir anlam vermemi istemişti.
O güzel atlara binip giden o güzel insanlardan biriyle, Aziz Nesin'le ve onun kıymetli bir eseriyle tekrar beraberiz sevgili okur dostlarım...
Son günlerde 'timeline'larımızın bu değerli aydınımız ve onun eserleriyle dolup taşmasına vesile olan #28388406 etkinliğini tertip eden
Zamanın birinde bir memlekette, ağzından küfür eksik olmayan bir adam yaşarmış. Nerde hoşuna gitmeyen bir durum görse basarmış küfrü. Memleketin en küfürbaz adamı olarak nam salmış tabi. Herif bu kötü namından rahatsızlık duymaya başlamış; fakat küfretme alışkanlığından da bir türlü vazgeçemiyormuş. Gitmiş bir tekkeye. Şeyh efendiden derdine