"Büyük Birleşik Teoriler'e göre (Grand Unified Theory), sıradan maddenin çoğunluğunu oluşturan protonların, kendiliğinden karşı-elektron (pozitron) gibi daha hafif parçacıklara dönüşebileceğini kuram tarafından öngörür. Böyle bir olayın gerçekleşebilmesinin nedeni, büyük birleşim enerjisi düzeyinde bir kuark ile karşı-elektron (pozitron) arasında bir ayrım olmamasıdır. " Bu tür teorilerde, kuarklar ve leptonlar arasındaki farkların kaynağı, farklı birleşimlerdeki aynı temel parçacıkların oluşumlarına dayanabilir. Örneğin, bazı Grand Unified Theory modellerinde, kuarkların ve leptonların her ikisi de SU(5) gibi birleşik bir simetri grubu altında birleşirler ve bu grup altında simetrik olarak birbirlerine dönüşebilirler.
Sayfa 87 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
How does the Earth orbit around the Sun?
Çekim alanlarına tanecik gözlükleri arkasından bakarsak iki madde parçacığı arasındaki çekim kuvvetinin, gravition (varsayılan kuvvet taşıyan parçacık) tarafından taşındığını zihnimizde canlandırabiliriz. Bu parçacığın kendine özgü bir kütlesi olmadığı için taşıdığı kuvvet uzun menzillidir. Dünya ile Güneş arasındaki çekim kuvveti, bu iki cismi oluşturan parçacıkların aralarında gravition değiş-tokuşu olarak görülebilir. Değiş-tokuş edilen parçacıklar gerçek olmamalarına karşın ölçülebilir bir etki yaratırlar. Dünya'ın Güneş etrafında dönmesine neden olurlar!
Sayfa 82 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kuvvet taşıyan parçacıkların (bozonlar, gluon, foton, gravition) önemli bir özelliği dışlama ilkesine uymamalarıdır. (Aynı kuantum durumunda ve hızda bulunabilirler. Bunun nedeni, bu parçacıkların tümünün spin gibi kuantum sayıları açısından tamamen farklı olmalarıdır.) Bu, değiş tokuş edilen kuvvet parçacığı sayısının sınırsız olduğu böylece çok büyük kuvvetleri doğurabilecekleri anlamına gelir. Kuvvet taşıyan parçacıkların kütlelerinin büyük olması durumunda ise, onları yayınlayıp uzun mesafeler boyunca değiş-tokuş etmek zor olur. Öte yandan, kuvvet taşıyan parçacıkların kendi kütleleri yoksa (gluonlar ve bazı bozonlar kendi kütlelerine sahiptir) uzun menzilli olabileceklerdir.
Sayfa 81 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
"Pauli'nin dışlama ilkesine göre; iki ya da daha çok benzer parçacık (elektron, kuark, nötrino) aynı duruma sahip olamazlar. Yani belirsizlik ilkesinin tanımladığı sınırlar içerisinde hem aynı konumda hem de aynı hızda bulunamazlar. Eğer madde parçacıkları birbirlerine çok yakın konumdalarsa, aynı hıza sahip olamayacakları için aynı durumda uzun süre kalamayacaklardır. Eğer Dünya, Pauli'nin dışlama ilkesi olmadan yaratılsaydı, kuvarklar birbirlerinden ayrı ve kesin tanımlı proton ve nötronları oluşturamazdı. Proton ve nötronlar da elektronlarla birlikte atomları oluşturamazdı. Hepsi, oldukça düzgün ve yoğun bir çorba oluşturmak üzere bir araya çökerdi."
Sayfa 80 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Could we say Paul Dirac > Einstein? No. They are both wonderful people.
Paul Dirac'ın kuramı, quantum mekaniği ve genel görelilik teorisinin her ikisiyle de uyumlu olan kendi türünden ilk kuramdı.
Sayfa 80 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Einstein'ın Genel Görelilik Kuramı evrenin büyük ölçekteki yapısına hükmediyor gibidir. Kuantum mekaniğinin belirsizlik ilkelerini hesaba katmaz. Gözlemlerle herhangi bir çelişkiye düşmemesinin nedeni, normal olarak algıladığımız kütle çekim alanlarının çok zayıf olmasından kaynaklıdır. Ancak tekillik teoremleri, en az iki durumda "kara deliklerde" ve "büyük patlamada" çekim alanlarının çok şiddetli olacağına işaret ediyor. Böylesi şiddetli alanlarda Genel Görelilik kendi yıkılışının haberini veriyor, bu durumlarda tanecik mekaniğinin etkileri daha önemli olmalıdır.
Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Hawking's Criticism to his Singularity Theorem on Big Bang Theory
1970'te Penrose ile birlikte, genel göreliliğin doğruluğu ve evrenin gözlemlediğimiz kadar madde içermesi koşuluyla bir büyük patlama tekilliğinin olmuş olması gerekliliğini kanıtlayan bir makale yayınladık. (Singularity Theorem) Ben bu arada düşüncemi değiştirmiş olduğumdan şimdi diğer fizikçileri evrenin başlangıcında bir tekillik olmadığına inandırmaya çalışıyorum. Kuantum mekaniği hesaba katıldığında evrendeki tekillik (singularity) yok olmaktadır.
Sayfa 63 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Einstein'ın Genel Görelilik Teorisi, ışığın çekim alanlarınca büküleceğini öngörür. Bu demektir ki, uzak bir yıldızdan gelen ışık güneşin yakınından geçerken küçük bir açıyla sapacak ve dünyadaki bir gözlemciye göre, bu yıldızın olduğundan başka bir konumda görünmesine sebep olacaktır.
Sayfa 43 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
"Güneşin kütlesi uzay-zamanı öyle bir biçimde büker ki Dünya dört boyutlu uzay-zamanda düz bir yörünge izlemesine karşın, bize üç boyutlu uzayda dairesel bir yörünge üzerinde gidiyormuş gibi gözükür." Buraya, Dünya'nın ve Güneş'in uzay-zamanda nasıl hareket ettiğini gösteren bir video bırakıyorum. youtube.com/shorts/HDSKuln-5qU
Sayfa 43 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Tam şu anda Güneş sönüverseydi Dünya'da yaşayanlar bundan hiç etkilenmezlerdi, çünkü Güneş'in sönmesi olayının "öteyerinde" bulunacaklardı. Güneş'in sönüvermesinden ancak Güneş'ten bize ışığın erişmesi için gereken sekiz dakikanın sonunda haberimiz olacaktı. Benzer şekilde, şu anda evrendeki uzak yerlerde ne olduğunu bilemiyoruz; görebildiğimiz ışık kümelerinden gelen ışık onları terk edeli milyonlarca yıl oldu. Yani evrene baktığımızda, onun geçmişteki durumunu görmekteyiz.
Sayfa 40 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
1929 yılında Edwin Hubble bir dönüm noktası olan gözlemini gerçekleştirdi. Hangi yöne bakarsak bakalım, uzak yıldız kümeleri hızla bizden uzaklaşıyordu. Başka bir deyişle, evren genişliyordu. Gerçekten de öyle görünüyordu ki, yaklaşık on ya da yirmi milyar yıl önceki bir anda tüm cisimler tek bir noktadaydı ve bundan dolayı evrenin yoğunluğu sonsuzdu.
Sayfa 21 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Geceleyin bütün gökyüzünün güneş yüzeyi kadar parlak olması gerektiği sonucundan kaçınmanın tek yolu, yıldızların sonsuzdan beri parlamadıkları ancak sonlu bir geçmişte yakıldıklarını var saymak oluyordu. Böylece ışığı emen madde henüz ısınmamış ya da uzak yıldızların ışıkları henüz bize ulaşmamış olacaktı.
Sayfa 19 - Milliyet YayınlarıKitabı okuyor
Özünde değişmeyen bir evrenin hep var olduğu ve var olmaya devam edeceği ilişkin eski fikir, sonlu bir zaman önce bir başlangıca sahipmiş ve sonlu bir zaman ardından da sona erecekmiş gibi görünen, değişen ve genişleyen bir evren anlayışına yerini tamamıyla bıraktı.
Sayfa 53 - ALFA BİLİMKitabı okuyor
Genel göreliliğin bir başka öngörüsü de zamanın dünya benzeri olağanüstü büyük bir cismin yakınında yavaşlıyor görünmesi gerektiğiydi. Bunun sebebi ışığın enerjisi ile frekansı (eşdeyişle ışığın saniyedeki dalga sayısı) arasında bir ilişki olmasıdır: enerji ne kadar büyükse frekans da o denli yüksektir.
Sayfa 51 - ALFA BİLİMKitabı okuyor
Uzak galaksilerden geldiğini gördüğümüz ışık, bu galaksileri milyonlarca yıl önce terk etmiş durumda; keza bugüne kadar gördüğümüz en uzak nesneden gelen ışığın bu nesneyi sekiz milyar yıl önce terk ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla evrene baktığımızda, onu sanki geçmişteymiş gibi görüyoruz.
Sayfa 45 - ALFA BİLİMKitabı okuyor
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.