sözlerin gösterdiği doğrultuda bir etkinlik: "Biz, klasik müziği kültürümüzün özü ve simgesi sayıyoruz, çünkü bu müzik onun en belirgin ve belirleyici jesti ve dışavurumudur. Klasik müzikte Antikçağın ve Hıristiyanlığın mirası yatıyor bizler için, şen ve atak bir piyetizm ruhu, şövalyeliğin eşsiz bir ahlak anlayışı yatıyor, her klasik kültür jesti bir ahlak anlayışıdır çünkü, insan davranışının yoğunlaşıp bir jeste dönüşmüş modelidir. 1500 ve 1800 yılları arasında çeşitli müzik akımları gelip geçmiştir, üslup ve ifade bakımından birbirinden alabildiğine değişiktir bunlar, ama hepsi de aynı ruhu ve aynı ahlak anlayışını içerir. Klasik müzikte kendini açığa vuran insan davranışı her zaman aynıdır, her zaman aynı türden yaşam bilgisine dayanır ve rastlantı üzerinde aynı türden bir üstünlük kurmaya çalışır. İnsanlık trajedisini bilmek, insan yazgısını kabullenmek, yüreklilik, neşe hali klasik müzikte saklı yatan anlamı oluşturur. İster Händel'in ya da Couperin'in bir menüetindeki zarafet olsun, ister pek çok İtalyan müzisyeninde ya da Mozart'ta yüceltilip zarif bir jeste dönüştürülmüş şehvet, isterse Bach'taki gibi ölmeye hazır oluşun sessizliği ve soğukkanlılığı, her zaman bir "her şeye karşın"ın dile getirilişidir bu, ölüm karşısında duyulan cesarettir, bir şövalyeliktir, insanüstü bir gülüşün çın çın ötüşünü barındırır kendisinde, ölümsüz bir neşeyi içerir. Bizim Boncuk Oyunlarımızda da, bizim tüm yaşamımız, tüm eylemlerimiz ve tüm acılarımızda da isteriz ki duyulsun bu ses."