ayet hadis dışında şimdiye kadarki en mühim alıntım
Çilem... O hadiseden sonra yaş her türlü meyve yiyemedim. Yemek arzuluyordum fakat boğazımda kalıyor. Bin müşkülatla yutsam kusma hissi geliyor çıkarıyorum...
Sayfa 9
SUNUŞ Çevirmenliğe adanmış bir hayat mıdır benimki? Bilemeyeceğim çünkü şöyle düşünüyorum: Ülkemizde tiyatroculuk yapmış binlerce insan vardır, bunların büyük çoğunluğu yalnızca "tiyatroculuk yapmış" İnsanlardır, oysa, örneğin, Muhsin Ertuğrul için "hayatım tiyatroya adamış" biriydi diyebİliyoruz. Demek ki yalnızca bir işi
Sayfa 9 - TEKİN YAYINEVİ, Birinci Baskı, Ekim 2019
Reklam
ŞAKACI İNSANLAR HİKAYENİN TAMAMI
ŞAKACI İNSANLAR Hayat acıdır beyler. Hayat, dikenli bir yoldur. Hayat... Benim tam üç dolu defterim var, bu defterleri hayat felsefesiyle doldurdum. Şimdiye kadar, onaltı bin şu kadar, hayat şudur, hayat budur, hayat şöyledir, böyledir diye, defterime hayat üstüne büyük lâflar yazdım. Hayat bir ıstıraptır. Hayat dik ve sarp bîr yokuştur. Hayat
'Olmak' için olması gerekenler.
'Olmak' için olması gerekenler 1) Fuzûlî'den bir gazel ezberle. Bâki'yle ünsiyeti artır, Taşlıcalı Yahya ile hemdem ol. Şeyh Gâlib'i ihmal etme. Divan Edebiyatı pek mühim, orada biz varız. Muhabbetimizle, edebimizle, hassasiyetimizle, zarafetimizle, letafetimizle biz... Hiçbir şey yapamıyorsan Hayati Inanç'ı daha çok sev. 2) İmkân buldukça
Sayfa 155 - 156,157,158Kitabı okudu
Köylüler, İşçiler ve İmalatçılar ... Snelman, bütün köylülerin, işçilerin, imalatçıların ve bütün halk kesimlerinin her yönden aydınlanmasını, öğrenim ve eğitimini hayatının en önemli görevi saymış; bir zamanlar Pierre d’Amiyen’ in Haçlı Seferleri’ni kışkırttığı gibi, o da Finlandiya’da eğitim seferberliğinin öncüsü olmuştur. Snelman
Sabah tekrar konuşuyoruz. “Kurtaramadık ağabey maalesef. Baraj yıkıldı, diye bir haber geldi, herkes bölgeyi terk etti. Neredeyse koşanların altında ezilecektik Sosyal medyada okuduklarımızın ne kadarı doğru, diye sormayın bana. Cevap veremiyorum. Zaten takip etmek imkânsız hepsini. Sadece şunu biliyorum: Enkaz başındaki insanların neredeyse hiçbiri günlerdir televizyon seyretmedi. Çoğunun düzenli olarak kullandığı bir sosyal medya hesaba bile yok. Bazıları zorunlu durumlar dışında telefonunu eline bile alamadı. İnsan hayatı mukaddestir. Ona sahip çıkmak için her türlü vasıtayı kullanmak da öyledir. Haberin doğruluğundan "bizzat" emin olmak kaydıyla. Bilerek yahut bilmeden yaydığımız her sahte, yanlış ya da eksik haberin "merhamet yorgunluğuna yol açtığını unutmadan... Yapılan çağrıların büyük kısmı asılsız çıktığında davete icabet eden kimse kalmıyor. Her gidişimde aynı şeyi biraz daha derinden hissediyorum deprem bölgesine... Şuramda düğümleniyor bir yumruk fakat bağırıp çağırmak, gürültü yapmak değil bu derdin devasi. Dinlemek. Gözlerimizle, kulaklarımızla ve kalbimizle. Paylaşmak... Dokunmak ellerimizin uzandığı her yere. Dokunmak fakat incitmemek... Rahmetli anneannemin de söylediği gibi: Dikkat et! Gül ile dokunmak bile incitebilir yaralı olanı. Ve hesaplaşmak kendi vicdanımla... İnsan ki kâinatta olup biten her şeyden mesuldür, böyle öğretildi bize. Haksızlık etmeyi uyanıklık olarak görüyorsam... Doğruluk ve dürüstlük kaygım kalmamışsa... Bu kadar acı, içimdeki saf insanlığı ... Kalbim çoktan felaketin bir uzvu hâline gelmiş değil midir? Öyleyse kendimden ve yeniden başlamalıyım her şeye
Reklam
Hem çok varlıklı kem kederli bir insan başkalarını huzursuz eder. Çünkü herkes servetin mutluluk getireceğini zanneder. Zengin olup da yüzü gülmeyenden içten içe ürkerler bu yüzden. Mihrimah da herkesi tedirgin ediyordu. Ben hariç. O kadar aşıktım ki zaten öteden beri onun yanında o kadar gergindim ki bir de ilaveten ondan korkmayı düşünecek kalim yoktu. O yüzden diğer kalfalar tutuk davranırken ben ka bire yeni fikirlerle geliyordum. Durmadan çiziyor Mihrimah Camiine yenilikler getirmek istiyordum. Haddimi bilmiyordum yani. Ama aşk biraz da böyle bir şey değil midir zaten. Haddini bilmemek hudutların ötesine geçmeye azmetmek...
Anlıyordum ki yazsam da, oynasam da, konuşsam da çıkarına dokunduklarımı karşımda bulacaktım. Zaten bu, yıllardır böyle değil miydi? Bırakın yılları, dünya kuruldu kurulalı böyle değil midir? Kimsenin tavuğuna kışt deme, senden iyisi yoktur. Ama atalarımız bunun da karşıtı olan sözü deyivermişler: "Tavşan moku gibidir, ne kokar, ne bulaşır." İstemem tavşan tersine benzetilmeyi. Biraz daha sıkıntılı ama inandığım gibi yaşamayı yeğlerim her zaman. "Şu yaptığım bunun hoşuna gitmez, bunu söylersem şu alınır, düşüncesiyle mizahçılık yapılmaz. Kuşkusuz biz de her yaptığımızı herkes beğensin diye yapmıyoruz zaten. Bir kısım da beğenmesin ve de neden beğenmediğini kendine sorsun diye yapıyoruz. Hoş şimdi onu da pek yapamıyoruz yaaa…
Sayfa 79 - Kakitap - 3. Baskı Temmuz 2014Kitabı okudu
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard _Din, gönüllü köleliktir. Herzen _Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı _Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch _Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
XV-Yalan Üzerine Bizde neden herkes, istisnasız herkes yalan söyler? Beni hemen durdurup söyle bağıracaklarına eminim: “Ee, söyledikleriniz saçma, herkes değil! Konu bulamamışsınız, yazınız daha baştan etkileyici olsun diye uyduruyorsunuz.” Konu kısırlığıyla suçlanmam yeni değil, ama asıl mesele şu: Yalan söylemenin bizde genel bir alışkanlık
77 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.