Hârdur tahrîk-i bâd ile libâsın çâk eden
Yoktur ey hâce güle hergiz ziyânı bülbülün
(Elbisesini rüzgârın tahrikiyle yırtan dikendir ey hoca, bülbülün güle asla zararı yoktur.)
İki şakk oldu zebânı lezzetinden hâmenün
Tâ ki şekker la'lünün evsâfını zikr eyledüm..
Senin şeker dudaklarını düşününce onun tadından kalemin ucu yarıldı...( Susuzluktan nasıl dudaklar yarılırsa, yârin hasretiyle de onu yazan kalem yarıldı.)
Zülf-i dil-ber gibi ey Zâtî perîşânsın yine
Cevri bî-had yohsa bir yâr-i perî-şânun mı var
(Yârin zülüfleri gibi perişansın ey Zatî... Yoksa cefada sınırı olmayan bir yârim mi var?)