Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Başörtüsü yüzünden hırpalanan, okuldan atılan kadınların hiçbirinin gazetelerde adı geçmez," dedi Kadife aynı gözü kararmış havayla. "Gazetelerde başörtüsü yüzünden hayatı kaydırılan kadınların yerine onlar adına konuşan taşralı, ihtiyatlı, hımbıl İslamcıların resmi çıkar. Bir de Müslüman kadın, eğer kocası belediye başkanı filansa bayram törenlerinde yanında olduğu için çıkar ancak gazetelere. Bu yüzden o gazetelere geçmemek değil geçmek üzerdi beni. Bizler mahremiyetimizi korumak için çile çekerken, kendilerini teşhir etmek için çırpınan bu zavallı erkeklere acıyorum aslında. İntihar eden kızlar hakkında bu yüzden yazı yazılması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca Hans Hansen'e bir bildiri vermeye benim de hakkım olduğunu hissediyorum."
Sayfa 216 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
“İslam’da cariye harp esiridir. Harbler ise dünyamızın gündemindedir.” Anlatmak istedikleri şudur ki savaş denilen şey ortadan kalkmadığına ve muhtemelen kalkmayacağına ve dolayısıyla savaşta alınan esirler Kur’an gereğince paylaşılmak gerektiğine göre kölelik ve cariyelik denen şeyin de devam etmesi doğaldır. Bununla beraber bizim mollalar,
Reklam
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Türk fatihleri, boyundurukları altına aldıkları halklara hiçbir zaman devletin parçaları olan üyeler gözüyle bakmamışlardır, bunun yerine onları, kendilerine karşı tek sorumlulukları, hiç ses çıkarmadan efendilerinin kendilerinden büyük bir memnuniyetle istediği, çok çeşitli ağır ve ezici vergileri ödemek olan kölelerden ve haraç verenlerden oluşan bir ek bölüm olarak kabul etmişlerdir. Bu nedenle Türk genel olarak hiçbir sanayi ve ticaret işiyle uğraşmazdı. Atasözü şöyle der: ''Fransız bilimden, Ermeni ticaretten, Türk majestelikten anlar. O halde Türk, uludur ve böyle olması ona yeter. Ama ne yazık ki çağdaş uygarlığımız zamanında majestelik ve ululuk para etmemekte, geçim kaynağı teşkil etmemektedir, işte bu da neden bu kadar çok sayıda zavallı Müslüman halkın, üzerinde yaşadıkları en bereketli ve en verimli topraklar üzerinde en kara sefalet altında sürünürcesine yaşadığını açıklayan olgudur.
Sayfa 152 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Hiçbir Avrupa gazetesi, Ermenileri imha etmek isteyen aynı Jön Türklerin Yukarı Ermenistan’da yaşamakta olan Kürtleri evlerinden ve yurtlarından sürdüklerini haber yapmadı. Ermeniler gibi Kürtler de Rusların yanında saf tutacak güvenilmez unsurlar olmakla itham ediliyordu. Kürtlerin Çapakçur, Antep ve Muş bölgeleri ile Erzurum ve Bitlis
1161. Sa'd İbni Ebû Vakkâs radıyallâhu anh şöyle dedi: Bir gün Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber Medine’ye gitmek üzere Mekke’den yola çıkmıştık. Azverâ denen yere yaklaştığımızda Resûl-i Ekrem bineğinden indi. Sonra ellerini kaldırarak bir süre dua etti. Sonra secdeye kapandı, uzunca bir süre secdede kaldı. Tekrar ayağa
İlk Namaz
Amerika’nın muhtelif üniversitelerinde görev yapan matematik Profesörü Jefri Lang İslam’a giriş hikayesini yazmış olduğu ‘Melekler soruncaya kadar‘ isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle, ruhani duygular arasında ilk namazını şöyle dile getiriyor. Müslüman olduğum gün cami imamı, bana namazın kılınışını açıklayan bir kitap verdi. Ancak
Reklam
Kadir gecesi duası
Abdülaziz Kıranşal
Abdülaziz Kıranşal
Allahım! Efendimiz’in (s.a.s) “Size iki emanet bırakıyorum onlara sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız, Bunlar, Allah’ın kitabı ve Rasûl’ünün sünnetidir.” (Muvatta) uyarısına rağmen bu emanetlere hakkıyla sahip çıkamadık. Hayatımızı, bu gecede nazil ettiğin Kur’an’a göre tanzim edemedik. Fransız laiklik hukukuna göre yönetilen, Alman
16. yüzyıla geri gittiğinde Müslüman tabaka egemen sınıftır, üst sınıftır, daha zengin sınıftır. Hristiyanlar fakir ve eziktir, reayadır. 18. yüzyıla geldiğinde biraz daha dengeli bir yapılanma görüyoruz. Zira servet kaynakları büyük ölçüde kurumuştur, iki taraf aşağı yukarı eşit derecede fakirdir. Birbiriyle karışmamaya özen gösterirler. Taraflardan biri öbürüne dokunduğunda veya rahatsız ettiğinde mahalle kavgası çıkar. Türk'ün biri Ermeni'yi aşağıladığında ya da dövdüğünde, ertesi gün, 300 tane Ermeni genci gider, onların mahallesini basar. Ve tersi. Karşılıkli bir dengeye oturmuştur toplum. Bu denge Tanzimat'tan sonra bozulur. Hani o malum klişe var ya, gayrimüslimler zengindi, Müslimler ise boynu bükük zavallı insanlardı, 19. yüzyıl sonunun, 20. yüzyıl başının bir karikatürüdür.
Fakat biliyorsunuz Osmanlılar ne Müslüman Arapları ne de Müslüman Arnavutları kendilerinden ayırmadılar. Saltanatta hiçbirinin hakkı Türk'ün hakkından az değildi. Belki bazen ona üstündü. İlk defa Araplardır ki biz önce Arap sonra Müslümanız dediler. Arnavutlar milli taassuplarında daha ileri gittiler. Biz zavallı Türkler hepsi kendiliklerinden kopup ayrıldıktan sonra, kendimizi vatanımız içinde öz başımıza bulduk. O zaman bile birtakım Osmanlı nazırları Türk olmamıza izin vermediler. Mütareke yıllarında İstanbul kıraat kitaplarından "Türk" sözü çıkarılmıştır. Son Müslüman, her şeyden önce kendi milletinden olduğunu yüzümüze haykırıncaya kadar fedakârlığımız devam etti.
Sayfa 157
Biz iyi müslüman olarak nasıl yaşamalıyız? "Aklımı kullanırım efendim!" Aklını öyle gelişigüzel kullanamazsın. Hintli de aklını kullanıyor, öküze tapıyor. Neden tapıyorsun bu öküze? "Canım ne mübarek hayvan, bak tarlaları sürüyor bereket sembolü!" Zavallı hayvan işte! Bir şey söylesen, yanında bir şey yapsan iki saat sonra başını çevirir. Bunun öyle tapılacak bir tarafı var mı? Anlatamazsın!
Sayfa 210Kitabı okudu
Reklam
Türklerin dönemin dinleri ile ilişkisi hakkında,
Göktürk Devleti'ni kuran Bumin Kağan'ın küçük oğlu Taspar Kağan (572-581), Çin'de inançları yasaklanan Budacı rahipleri kendi ülkesinde konduruyor ve himaye ediyor. Bunu Budacılığa geçiş olarak görmek zor olabilir ama niyet temelinde görmemek daha zordur. Devletin daha birinci kuşağında böyle bir meyil göze çarpıyor. Bilge
Sayfa 131 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
945 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.