Girit yine silâha sarıldı. «Tuh!» dedim, «lanet olsun şansıma be... Şu Girit bir türlü bizi rahat bırakmayacak mı?» Yumaklarla dulları bıraktım, bir tüfek aldım, öbür başıboşlarla birleştim ve Girit yolunu tuttuk. Zorba sustu. Şimdi kumlu, sakin bir kıyının önünden geçiyorduk, dalgalar bu kıyının çevrelediği körfeze girip yayılıyor, ama
Marie! Benim küçük Marie'm! Onu hıçkırıklarla kabarmış göğsüme şiddetle bastırdığımda hafif bir çığlık attı: - Ah! Bayım, canımı acıtıyorsunuz! Bayım! Zavallı çocuk beni görmeyeli neredeyse bir yıl olacak. Yüzümü, konuşmamı, sesimi unuttu; üstelik beni bu sakallarla, bu giysilerle ve bu solgun yüzle kim tanıyabilirdi? Nasıl olur? Demek yaşamak istediğim tek yer olan o hafızadan şimdiden silindim! Nasıl olur? Şimdiden baba değilim! Çocukların dilinde sık kullanılan, çok hoş ve masum olduğu için yetişkinlerin ağızlarına alamadığı o babacığım! sözcüğünü duymamaya mahkum olmak! Yine de bu ağızdan bir kez daha, son bir kez daha bu sözcüğün döküldüğünü duymak; işte hayatımdan çalınan kırk yıl karşılığında tek istediğim bu.
Reklam
İskeleye inen taş merdivenlerin üstünde durduğum zaman ay da Adalar üzerine gelip durmuştu. Deniz uyuyordu. Ceneviz kalesi uyuyordu. Gurzuf ağır ağır soluyarak uyuyordu; ben ise orda, iskeleye inen taş merdivenlerin üstünde oturmuş, ağlıyordum. Hor, yetim, kimsesiz bir çocuk gibi ağlıyordum. Ağlıyordum evlerin pencerelerinde yanan solgun Işıklara; cepkenleri yamalı, dişleri kırık ve kararmış babalarımıza, göğüsleri tahta gibi kuru, yüzleri solgun analarımıza; boyasız, süssüz, kokusuz, kocalarına sadık, namuslu ve zavallı gelinlerimize ağlıyordum.
Sayfa 80 - Ötüken Yayıncılık
"II. Abdülhamit'in Tahttan İndirilmesi"
Gençliğimin ilk acı ve kederli günleri babamın hal'i ile başlar. Şiddetli top sesleri sarayın duvarlarına aksedip camları sarsarken kalbimde duyduğum ızdırapla gözlerimden yaşlar boşandı. İlk sözlerim, Cenab-ı Hakk'a yalvararak, "Allah'ım babama acı, hayatını bağışla!" diye dua etmek oldu. Taht, taç, bunlar hep boş şeylerdi. Şimdi bize
Sayfa 145
Yoksullar
"Vatan için hayat vermek, büyük bir erdemdir. Ama; sen de küçük erdemleri ihmâl etme, yavrum. Bu sabah, okuldan dönüşte, dizlerinde solgun yüzlü, hastalıklı bir çocuk olan ve senden sadaka isteyen bir yoksul kadının önünden geçtin. Ona baktın ve hiç bir şey vermedin, hâlbuki cebinde paran vardı. Dinle. Sana el açan yoksulun önünden, hele çocuğu için senden birkaç kuruş isteyen bir annenin önünden ilgisizce geçmeye alışma sakın. Belki de çocuğun aç olabileceğini, o zavallı annenin ızdırabını düşün..."
91 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.